4 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 6

4 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER müşlerdir. Halbuki, ne Sunay bura- dayken, ne yurt dışındayken en u- fak bir kıpırdanma olmamıştır. Bu, haberi yayan çevreler tara- fından, askeri darbeyi düşünen kim- senin yaptığı sondajların menfi ne- tice vermiş olmasına bağlanmıştır. Gerçek, böyle bir sondajın da yapıl- madığı ve tabii bir cevabın da ba- his konusu bulunmadığıdır. Ancak başka bir gerçek, Türk Silâhlı Kuv- vetlerinin bir maceraya katılmaya- cağının kesinlikle ve herkesçe bilin- diğidir. Bu tema- yül, büyüğüne kü- çüğüne hissettiril- miştir. Bir asker! dar- be düşünenler var sin, son zamanlardaki üslübunu, e- dasını ve şiddetini taşıyan bir 'de- meçle ateşin üzerine benzin dökme- si çok tehlikeli bir durum yaratmış- tır. Genel Kurmay Başkanının şah- sının "alçakca tarizler"e maruz bi- rakılması ne kadar tasvip olunamaz bir hareketse, Cemal Turalın komü- nizmi tarifi o nisbette, iştirak edil- mesi imkânsız bir fikirdir. Komü- nize karşı uyanık bulunmak ne ka- dar takdir olunacak bir tutumsa, komünizm diye karşıya, Cemal Tu- Ordunun desteği derken... AKİS mak, Genel Kurmay Başkanının bu çeşit bir faaliyete katılmasını doğru bulmamayı komünist taktiklerinin parçası addetmek, bu yoldan Tür- kiyede bir tedhiş havası yaratmaya kalkışmak, nihayet Türk Silâhlı Kuvvetlerini bazı şahıslar (olarak görmek her hangi bir demokrasi anlayışıyla bağdaşamaz, hele o yol- dan gelmiş bir iktidar başına hiç yakışmaz. Bu, binilen dalın kesilme- sinin ta kendisidir ve bir Süleyman Demirelin, söylediği sözlerin önü- arkasını hiç di meme, bunların memle- keti nereye götü- receğini hiç far- ket me me si nin, bunları geçer ak- mıdır ve listeler üleyman Demirlin, işin başından beri, kendi iktidarının zayıf tara- hazırlanmış omi- S Jin “Ordunun desteği'nin teşkil ettiğini düşündüğü hiç kimsenin in da meleke. dır? Kimin ak- meçhulü değildir. A.P. Genel Başkanı bundan dolayıdır ki bir eski di sivili öskeli lından ne geçtiği- D.P. büyüğüne, bir hasbıhat esnasında “Siz iktidara geldiğiniz zaman bütün © düşünen ni ve kimin, evin- Ordu sizinle beraberdi, Üniversite sizinle beraberdi, Devlet Memuru kafaları Li de, nasıl vakit ge- çirdiğini (o bilmek imkânı elbette yoktur. Fakat sa- yayınlanan zırladıkları olunanlardan zi- yade ilân edenle- rin hayalhanesin- de bulunduğunu göstermektedir, o kadar karışıktır. Her halde böyle bir katliam, Türk Silâhlı oKuvvetle- rinin zaten mev- cut olmayan des- teğini (o sağlamak bir yana, darbe yapılırsa (o darbe- yi yapanların mu- kadder akıbetleri- ne, beklenenin de üstünde bir ça- buklukla (o kavuş- sizinle beraberdi, Basın sizinle beraberdi. Bize gelince, 1965'ie A.P. iktidara Üniversitesi de, Basını da Gençliği de, hattâ Ordusu da kar- şısında olarak geldi. Biz şimdi bu şanssızlığımızı yene yene yol ali- yoruz ve hamdolsun iyiye doğru gidiyoruz” demiştir. Bir iktidarın başının bu kuvvetleri kendi partisine destek yapmak istemesi, elbette ki çok doğru bir arzudur. Ama bir iktidarın başı bu- nun yolunun Gençlik arasında bilinen huzursuzluğu yaratmak, Öğret- menleri tedhişle sindirmek, memurları Danıştay kararlarını bile din- lemeksizin tedirgin etmekten geçtiğini sanırsa onu mutlaka daha bü- yük tehlikeler bekler. Böyle bir iktidarın başı sonda zanneder ki, Or- dunun desteği de bazı komutanlara, o komutanlar doğru görüşler sa- vunmasalar bile arka çıkmak, onların aklındakileri anlarnamazlıktan gelmek ve şahıs meselelerini Türk Silâhlı Kuvvetlerinin meselesi di- ye göstermekle sağlanabilir. Basının desteğini sağlamak için önce Basının temayülünü doğru teş- his etmek gerekir. Üniversitenin temayülü de, Gençliğin temayülü de, Devlet Memurunun temayülü de ve nihayet Ordunun, temayülü de ay- nı şekilde teşhis edilmelidir. Bunlar A.P.'ye, A.P. bir başka temayülde olduğundan karşıdırlar. Destek, temayül farkı ortadan kaldırılırsa sa- mimi olur. . Samimi olmayan temayüller ise hayallere yol açacağı için bir gün uyanılır ki, aaa, ya güvenilen dağlara kar yağmıştır, ya da o dağlar insanın kendi üzerine yıkılmış, önce kendisini ezmiştir. Bizden hatırlatması: Çok oyun hiç kimseye Ofayda getirmemiş- tir de.,. dan reddedilmesi- nin sebebi budur. Hem de Türk Silâhlı oOKuvvetle- rinin bazı men- suplarının değil, bütününün, bir ta- kım O Yassıadaze- delerin Yassıada hikayeleriyle | şid- detle rencide edil- diği ve bunun ik- tidardan bir tep- ki görmediği sıra- da. C.H.P. Görünen köy Kapaktaki o kavga Pazar B gecesi, (daha doğrusu Pazar sa- bahı, holdeki saa- malarından başka netice vermez. Askeri darbe söylentisi, gerçek bir vakıanın değil, bir vehmin so- nucudur, her halde ne 30 Kasımı | Aralığa bağlayan gece, ne başka ge- ce Ankarada bir askeri kıpırdanma olmamış, sadece bazı politikacılarla bazı gazeteciler evlerinden kıpırda- mışlardır! Ateş üzerine benzin ncak durum buyken, bu hafta- nın başında Başbakan Süleyman Demirdin tıpatıp Adnan Mendere- ralın söylediklerim almak o nisbet- te felâket doğuracak bir hatadır. Ordunun "günlük ve aktif politika- nın dışında kalması, görevlerinin tabii bir özelliği olan müessese" ol- duğu ne kadar doğruysa Genel Kur- may Başkanının bu orduya yazdığı emirde komünizmi her türlü ilmin ve mevcut kanunlarımızın dışında tarife kalkışması ve bu kendi tari- fini hedef diye göstermesi o nisbet- te vahim bir hatadır. Bu tarz ten- kitleri "alçakça tarizler'le karıştır- tin ikibuçuğu gösterdiği bir sırada Adanadaki Ağba Otelinin kapısından içeri bir kafile girdi. Kafile genç adamlardan müteşekkildi ve önle- rinde siyah pardesülü, koyu renk fötr şapkalı, yorgun yüzlü biri var- dı. Gelenler, Adanada başlayıp o an için Adanada biten bir turneden dö- nen C.H.P. Genel Sekreteri Bülent Ecevitle arkadaşlarıydı. Ecevit, ya- nında bulunan Ali İhsan Göğüşe döndü. Göğüş, adeta ayakta uyuyor- du. 4 Şubat 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: