2 Nisan 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 22

2 Nisan 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

birini buldu. Muhabir Başbakandan, hapsettir- diği gazetecilerin hesabını soruyordu. Menderes ona, bizim gazetecileri suçlamakla cevap verdi. Biliniyor muydu, Türkiyede neler yazılıyordu? Hapisteki gazeteciler şahsi hakaretler ve iftira- lar kaleme aldıklarından dolayı cezalandırılmış- lardı. Amerikada da usul bu değil miydi? İşte, Türkiyenin en büyük üç gazetesinin I numaralı adamları, kendisine refakat ediyorlardı. O hafta bizim çocuklar bana, hapishaneye geldiklerinde, Kurtulun New York Times'e gön- derdiği mektubu anlattılar. Menderesin, hem de yurt dışında, kendi gazetecilerini kötülemeye kalkması hepsinin fena halde tepesini attırmış. Oturmuşlar, Menderesle konuşan gazeteciye, Dana Adams Schmidt'e şu mektubu yazmışlar: Sayın Bay New York Times'dan öğrendiğimize göre Türkiye Başbakanı Adnan Menderes Kendisiy- le yaptığınız bir görüşmede size Türkiyede Ba- sının hür olduğunu, sadece iftira ile şeref kırı- cı haberler ve makalelerin cezalandırıldığını söy- lemiş, "Gazetecilerimizin yazdıkları bazı şeyleri görseniz siz de problemi anlarsınız" demiştir. Başbakan Menderesin tavsiyesine uyarak, problemi anlamanız için ilişikte bir yazının aslı ile tercümesini takdim ediyoruz. Yazı 12 Ocak 1957 tarihli Akis mecmuasında neşredilmiştir. Bu yazı üzerine Başbakan Menderes Ankara Savcılığı vasıtasıyla dava açtırmış ve Ankara Toplu Basın Mahkemesi mecmuanın yazı işleri müdürü Yusuf Ziya Ademhanı "Adnan Mende- resi küçük düşürmüş olmak" suçundan dolayı bir yıl hapse, 3000 türk lirası para cezasına mah- küm etmiştir. Temyiz bu hükmü tasdik ettiğin- den Ademhan halen Kemaliye cezaevinde ce- zasını çekmektedir. Saygılarımla Akis Mecmuası Yazı İşleri Müdürü Kurtul Altuğ Mektubun suretini, Akiste de yayınladık. Tabii İktidar küplere bindi. Bu ne küstah- lıktı? Başbakan nasıl yalanlanırdı? en çok sonraları, bu Dana Adams Sch- midt'i gördüm. Kurtulun mektubunu hatırlıyor- du. Bir yıl hapis cezası yiyen yazıyı hayretle okuduklarını ve gözlerine inanamadıklarını söy- ledi. Sanırım bu ceza, bir devir adliyesinin en koyu yüzkarasıdır. İktidar, o sıkıntılı ve itibarsız halinde, Menderesin bu seyahatini, mutad veçhile bir "Görülmemiş Zafer" olarak ilan etti. Tabii par- lak uğurlama ve karşılama törenleri tertip- lendi. Talebeler yollara döküldü. D.P. teşkilatı, seyyar kıtalarını seferber kıldı. O günlere ait bir eğlenceli hikâye söyleye- yim. İktidar bu törenler için bir "telefon Zin- ciri" kurmuştu. Buna "şakşak zinciri" de deni- liyordu. Bayar veya Menderese bir tören yapı- lacaktı, değil mi? Şehrin Milli Eğitim Müdürü bir okula telefon ediyor, "Büyüğümüz"ün hangi gün, hangi saatte nereden geçeceğini bildiri- yor, yola talebe çıkarılmasını istiyordu. Bu te- lefonu alan okul, derhal kendi listesinde bulu- nan bir diğer okula telefon ediyor, talimatı tek- rarlıyordu. O okul bir üçüncü okula telefon edi- yor, böylece hem süratli bir şekilde talebe top- lanıyor, hem de güzergâhta boş yer bırakılmı- yordu. Akşam radyolar, bazen üç veya dört pos- ta, D.P. liderlerinin halk tarafından nasıl içten tezahüratla uğurlandıklarını, yahut karşılan- dıklarını millete parlak cümlelerle anlatıyordu. Ancak, Menderesin o Amerika seyahatinde bir uğursuzluk mu vardı ne, bir yanlışlık bü- tün bir çuval inciri berbat etti ve en ziyade, Ba- sın Yayın ve Turizm Genel Müdürü olan Alte- mur Kılıça kök söktürttü. Washington'da Cumhurbaşkanı Eisenho- Fatin Rüştü Zorlu 1959 sonlarında Türkiyenin dış politikasının idaresinde "tek adam" olmuş- tu. Menderese bilgiyi o veriyor, telkinleri de o yapıyordu. Fakat teşhislerinin doğru bulundu- ğunu söylemek am Onun dış am tat- bikatındaki az temayülü Türkiyeye bir fayda sağlamamıştır. Aksine, Menderesi, de çok zedelemiştir. 187

Bu sayıdan diğer sayfalar: