2 Nisan 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

2 Nisan 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER "— Şimdi moda oldu, modaya u- yuyor" dedi. Sonra, kafasını sallıyarak ve "lâ- ik bir cumhuriyette..." diye söylene- rek uzaklaştı. Bazı milletvekilleri i- se ko onuşmayı başka yönden tenkit ettiler, "Birkaç kelime ile de Gür- selden bahsedebilir, hiç olmazsa â- cil şifâlar, dileyebilirdi" dediler. Bu sırada, Meclisin önündeki gönderde, Cumhurbaşkanlığı forsu yavaş yavaş yükseliyordu. Hastahanedeki bayrak Meclis binasının baktığı caddede, fakat bir kilometre kadar iler- de bulunan askeri Gülhane Hasta- hanesinin ogönderinde iki gündür dalgalanan Cumhurbaşkanlığı forsu da aynı anda, yine yavaş yavaş in- dirildi. Bu hastahanenin Anıt-Ka- bire bakan bir odasında, Türkiye Cumhuriyetine altı yıl başkanlık et- miş bir adam, hasta, uyuyordu. Bir cadde üzerindeki iki bayrak dire- ğinde, birisi inen, birisi yükselen bu iki bayrak hüzünlü, fakat an- lamlı, bir manzara teşkil etti. Fani- ler nöbet değiştiriyor, devletin de- vamlılığı için gereken yapılıyordu. Bu anda çok kimse, kendi "nâçiz vücudunun bir gün toprak olacağı- nı", fakat "Türkiye Cumhuriyetinin ilel ebet payidar kalacağını Ö günlerden birinde söylemiş olan bü- yük adamı hatırladı. Bu nöbet değişimi, haftanın ba- şında Pazartesi günü vuku buldu. Bu işlem son safhada oldukça hızlı şekilde yürüdüğü için millet, olayın önemini iyice okavrıyamadı. Cum- hurbaşkanının bu haftanın başında değişeceği, oOancak geçen haftanın sonunda Cumartesi günü açıklan- mıştı. O güne kadar, olacaklar faz- la meçhul değildi. Fakat ortalıkta o kadar çeşitli formülün sözü dolaşı- yor ve yetkililer işi o kadar esrarlı tutuyorlardı ki, yakın bir tarihte bu seçimin yapılacağına çok kimse ina- namıyordu. Cumhurbaşkanı Gürsel, dünyanın öbür ucunda, bir daha çıkacağına ihtimal verilmiyen ağır bir komadaydı. Türkiyede yeni bir Cumhurbaşkanı seçmenin zorunlu- ğu kabullenilmiş, hattâ partilerin ü- zerinde birleşebileceği bir aday da bulunmuştu: Sunay! Sunay, Genel Kurmay Başkanlığından istifa et- tirilmiş ve Parlâmentoya alınarak, seçilmeye hazır hale getirilmişti. Fakat nedense, Hükümetin davra- 8 Sunay ve İnönü Silâh o arkadaşları nışları, açıklamaları omüteredditti. Bir ara, Gürselin artık görev yapa- mıyacağına dair raporun Amerika- dan geldiği duyulmuş, fakat haber, Başbakan tarafından yalanlanmıştı. Sonra başka bir haber duyuldu: Gürsel Türkiyeye getirilecek ve ra- por Türkiyede alınacaktı. Bunu da İçişleri Bakanı en kesin ifadesiyle "yalan" diye ilân etti. Tam bu sıra- da Demirel ile Amerika Elçisi ara- sında bir görüşme yapıldı. Bu gö- rüşmeyle ilgili midir, değil midir, anlaşılamadı ama, geçtiğimiz hafta- nın sonunda Cuma günü Demirel, Millet Meclisi kürsüsünde, Gürselin yurda getirileceğini, Amerikaya te- şekkür ederek açıkladı. Verilen a- merikan kaynaklı bilgiye göre, du- rum iyice ümitsizleşmiş, tedavinin Washington veya Ankarada yapıl- ması arasında artık fark kalmamış- tı. Üstelik, Gürseli tedavi edenler, hastanın Türkiyeye getirilmesi için son bir fırsat kaldığını, bu kaçırılır- sa, naklin tamamen imkansızlaşa- cağını da ifade ediyorlardı. Gürse- lin, son günlerini vatanında geçir- mesi Türkiyede de üzerinde birleşi- len bir istek haline gelmişti. Ama birbuçuk ay önce, hastayı iyileştir- mek için teslim alanların, ölüm ih- timali yaklaşınca onu iade etmek için gösterdikleri otehalük de dik- katten kaçmadı. AKİS Birbirlerini yakalayan polisler Aslında, Demirel Mecliste açıkla- ma yaptığı sırada, Gürsel Ame- rikada uçağa konu mak üzereydi. Başkan Johnson'un -nihayet!- hazır bulunduğu bir uğurlama ile Türki- yeye doğru yola çıkarılan dördüncü Cumhurbaşkanı, Cumartesi günü sabaha karşı vatan topraklarına u- laştı. Henüz nefes alıyordu. Gürsel, şuuruna sahip vaziyette ve kendini uğurlayanlara el sallıyarak uğurlan- mış olduğu Esenboğa Havaalanına, bu defa derin bir komanın pençe- sinde ve sedyede indi. Karşılama tö- reni hazin ve biraz da tuhaf oldu. Emniyet tedbirleri, son yıllarda gö- rülmemiş derecede sıkı otutulmuş- tu. Faruk Sükanın polisleri uçan kuşu,kontrol ediyorlar, hele basın mensuplarına OÖzel bir husumet gösteriyorlardı. Hattâ bir resmi po- lis, kordonu geçmek isteyen sivil kıyafetli genç bir şahsı -ki bu tip- lerden o gün pek çok vardı- gazete- ci sanarak sert şekilde durdurdu ve önce yavaştan başlıyan tartışma- dan sonra sinirlenerek: — Polissen ne yapayım? Geçe- mezsin, emir aldım" diye bağırdı. Kimliği açıklanan sivil polisi res- mi polisin elinden zor kurtardılar. Bütün tedbirler Gürselin resmi- ni çektirmemeye yöneltilmişti. Bu hususta itina öyle bir dereceye var- dı ki, "Gürsel aslında öldü, saklı tu- tuyorlar" diye çıkan söylentilere bu sıkı emniyet tedbirleri delil göste- rildi. Gürsel yine sıkı emniyet tedbir- leri arasında Gülhane Hastahanesi- ne nakledildi ve yatırıldı. O sabah işin rengi belli olmaya başladı. Baş- bakanlıktan Hastahane oKomutan- lığına, "Cumhurbaşkanının o sağlık durumunun tesbit edilmesi"ni iste- yen bir yazı derhal yetişivermişti. Bunun üzerine çeşitli hastahaneler- den 37 ünlü doktor Gülhanede top landılar ve hasta Cumhurbaşkanını muayene ettiler. Muayene sonucun- da doktorlar, Başbakanlıktan ge- len muğlâk yazıda istenilene uya- rak, Gürselin durumunu "tesbit"le yetindiler. Fakat bu rapor itiraza uğradı. Hastahane Komutanı, an- cak "Cumhurbaşkanının göreve de- vam edip edemiyeceğinin sorulabi- leceğini" hatırlatarak, raporun bu yolda hazırlanmasını istedi. Bazı doktorlar buna itiraz ettiler ve ken- dilerinden yalnız "tesbit"in istenil- diğini söylediler; Bir-iki yer ile ya- 2 Nisan 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: