2 Nisan 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

2 Nisan 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

calı cevap vermiş. Bakmış ki, arayan Çanka- yadır. Yırcalıya, Cumhurbaşkanı Bayarın ken- disini akşam yemeğine beklediği (o bildirilmiş. Yırcalı "Emrederler.." cevabını vermiş. Necdet Evliyagilden özür dilemiş ve Köşke gitmiş. Köşkte Yırcalı, huzura derhal kabul olun- muş. Bir bakmış, o gün Ajans-Türkte bastırıl- mış bulunan meşhur bülten Celâl Bayarın önün- de duruyor. Bülteni alan bir gazeteci-milletve- kili bunu derhal Cumhurbaşkanına ulaştırmış. Daha doğrusu, Grup Başkanı Atıf Benderlioğ- luna vermiş, o da Bayara takdim etmiş. Bayar "Ben Yırcalıyı çağırır, konuşurum" demiş. O akşam Köşkteki konuşmalar, havadan sudan sohbetlerin büyük yer tutmasına rağ- men, tabii ki Yırcalının Meclis Başkanlığına adaylığını koyması konusu etrafında dönmüş. Bayar son derece mültefitmiş. Sureti katiyede, Yırcalının teşebbüsüne muhalif olduğunu belli eden bir harekette bulunmamış. Hava mülayim kalmış. Yırcalı teşebbüsünün nedenlerini an- latmış. Bayar kendisini geç vakit, bir kırmızı plakalı otomobile koyarak evine yollamış. Ertesi gün gazeteler, Yırcalının adaylığı konusuna geniş yer vermiş olarak çıktılar. Ko- raltan Basın tarafından da tutulmuyordu. Onun için gazeteler, Yırcalı gibi insaflı, mute- dil ve kafası işleyen, tarafsızlığın faydalarını daha çok müdrik bir D.P.linin Meclis Başkan - lığına oturmasını desteklediler. O sabah Yırcalı, Adalet Bakanlığında gö- ründü. Bakan Esat Budakoğlu kendisi gibi Ba- lıkesir milletvekiliydi ve Yırcalının kafa den- giydi. Arkadaşının niyetinden haberdardı, kendisini tasvip ediyordu. Yırcalı ona, Bayarla yaptığı görüşmenin hikâyesini anlattı. Cum- hurbaşkanı her halde kendisini ağız aramak için çağırmıştı. Aleyhte bir imada bulunmamış olması ümit kırıcı değildi ama, kesin karara imkân yoktu. Vakit henüz erkendi. Bakanlığın makam odasında halvet olan iki ahbap çavuş- lar, Yırcalının İstanbula gidip Amerikadan dö- necek Menderesi karşılaması, ona niyetini aç- ması üzerinde ittifak ettiler. Yeni aday, akşam trenle İstanbula hareket etti. Bu sırada heyecanlı bir başkası, Refik Ko- raltandı. Yırcalının adaylığı haberini alan ga- zeteciler Koraltandan randevu istediler. Mec- lis Başkanı talebi kabul etti ve basın mensup- larıyla evinde görüştü. Bu görüşmede onlara, Menderes tarafından kendisine verilmiş imzalı fotoğrafı göstermeyi ihmal etmedi. Menderes resme "Çok sevdiğim ağabeyim ve canım kar- deşim Koraltana" yazmıştı. Koraltan gazetecilere kendisinin henüz genç olduğunu, Meclis Başkanlığı yapabilece- ğini, Meclis açılırken bu tarz haberlerin daima çıktığını söyledi. Vatan kurtaran üç aslandan biri olduğu şiirlere geçen Koraltan, buna rağ- men endişeli görünüyordu. Mamafih Milliyet muhabirine "Milliyet mi? İyi, iyi.. Ben de Mil- liyetçi Çinden geldim" esprisini oyapmaktan kendini alamadı. Koraltanın esprileri hep böy- leydi. Yugoslav devlet adamı Piyadeye de "Sen piyade değil, süvarisin" diye takılmış ve bu in- ce nüktesini Halük Şamana zorla tercüme ettir- mişti. Yırcalı İstanbula, Park Otele yerleşti. Menderesin de oraya ineceğini biliyordu. Ta- bii gazeteciler kendisiyle çok ilgilendiler. Yır- calı onlara, Ankarada söylediklerini, yanlış tef- sirleri önlemeye gayret ederek tekrarladı. Ka- zanma şansı hakkındaki bir suale "Her yarışa giren kazanmak ister. Tabii, yarışlarda finiş mühimdir" cevabını verdi. Hakemlerden bah- setmemeyi tercih etti. Ondan sonra gazeteci- lere son şiirlerini okudu. Yırcalı hep bir ede- biyat meraklısı olarak kalmıştır. Menderes geldi. Yırcalı onu karşıladı. Menderes, tahmin edildiği gibi gene Park Otel- deki dairesine indi.. Bir Pazartesi akşamı Yır- calıyı yemeğe davet etti. (Misafirlerin adedi yirmibeş kadardı. Zaten Menderes Amerika se- yahatini de devasa bir heyetle yapmış ve bu lüks, devlete bir milyon liraya patlamıştı. Baş- bakan misafirlerini iki masaya ayırdı. Kendi beyzi masasında Zorlu, Gedik, Aygün, Bender- lioğlu ve Yırcalı vardı. Başbakan orada, Yır- calıya, adaylığı konusunda memnun olmadığını belirtti. Laf hemen açılmadı. Tuhaftır, Menderes önce Akisten şikâyet etmiş. Akisin D.P.nin yüksek çevrelerinde cereyan eden en mahrem hadiselerden bile hemen haberdar olduğunu söylemiş. "Çalıştığım ekipten emin değilim" demiş. Bu ekipte ağızını tutamayanların bu- lunduğundan şikâyet etmiş. "Bazı şeyler var ki, bunları Akisin bilmemesi lâzımdır. O halde bildiklerini Akise ya siz, ya ben veriyorum" demiş. Emniyet işleriyle görevli olduğu için İçiş- leri Bakanı Namık Gedik bu serzenişe muka- belede bulunmak istemiş. Beyfendinin insafsız- lık ettiğini belirtmiş. O zaman Başbakan ya- nındakilerden birine yukardan, odasından Aki- si getirmesini söylemiş. Akisin bir eski sayısı- nı getirmişler. 257. sayısıymış. Menderes "İş- te" diyerek bir yazıyı göstermiş. Gerçekten de biz o yazıda, Kabinede, Zorlu, Polatkan ve Ata- man arasında beliren görüş ayrılıklarını yaz- mıştık. Yazı, kabine toplantısının hemen aka- binde yazılmıştı. Menderes "Nereden biliyor?" diye sormuş. Neyse, mesele uzatılmamış ve asıl önemli konuya bu dolambaçlı yoldan gelinmiş. Başba- kan Yırcalıya karşı son derece mültefit ve nâ- zik davranmış. Yırcalı da hatırşinasmış, ama gayet dikkatliymiş. Menderes uzun uzun omu 191

Bu sayıdan diğer sayfalar: