2 Nisan 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

2 Nisan 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT Defileler Biraz kumaş, biraz hayal Uzun boylu, lâcivert-beyaz tay- yörlü genç kadın mikrofona yak- laştı, ankaralıların çok iyi tanıdık- az sıcak ve derin sesiyle: — Bu yıl etekler dizden 15 san- tim yukarda" diye konuştu, sonra âdeta üzülerek ekledi: "— Ne yazık ki modanın bu ö- pri uygulayamayacağım. çünkü bu bana yakışmıyor." Dinleyenler gülümsediler ve fe- za gözlüklerim zevkle taşıyan, be- yaz file çoraplı, sarışın gençkızı ha- raretle alkışladılar. Üzerinde be- yaz saten ile fistik karışımı, reglan kollu, Correges tipi nefis bir mo- dern gece elbisesi vardı. Feza göz- lüklerine trapez küpeler ve beyaz botlar eşlik ediyordu. Etek boyu, dizden yukarı tam 15 santimdi. Olay, geride bıraktığımız hafta içinde, Menekşe sokakta, Altan Kokteyl Salonunda, terzi Sevimin defilesinde geçti. Mikrofonda konu- şan çok şık genç kadın, soprano evda Aydan, alkışlanan gençkiz ise, defilenin pek çok ilgi çeken mankenlerinden Betigül Ataktı. Be- tigül Atak, tıpkı terzi Sevimin defi- lesi gibi buram buram Paris koku- yordu. Zaten defileye son günde ye- tişmiş. Patisten gelen uçaktan ine- rek, ayağının tozuyla, hazırladığı elbiseleri giymeğe koyulmuştu. Sev- da Aydan, defilenin anonsunu tatlı esprilerle yaptı ve güzel sanatlarla modanın birleştiği güne yeni bir hava vermesini bildi. Bu defileyi gerçekten de birçok bakımlardan güzel sanatlardan a- yırdetmek mümkün değildi. Müzik her elbiseyi ayrı ayrı değerlendiri- yor, Devlet Tiyatrosu ,sanatçıların- an Esin Avşar çok ağır, fakat Za- rif hareketlerle bu deli modanın en uslu ve makul tarafını teşhir eder- ken, son sınıf bale öğrencisi Hülya Ayaydın, ritmik adımlarla, Sylvie Vartan tipi çok genç modelleri, â- deta dansederek, uçarak, gösteri- yordu. Bu arada, pek çoğu sanatçı olan seyirciler de mankenleri, za- man zaman, sahnedeki sanatçıları alkışlar gibi, "bravo" sesleriyle ce- saretlendiriyorlardı. Zaten, moda- nın güzel sanatların bir kolu oldu- gunu savunan parisli büyük terzi- ler, bu görüşlerini 1966 ilkbahar ve yaz modasıyla, âdeta bir iddia ha- line ogetirmiş bulunmaktadırlar. Çünkü bu moda, tıpkı modem sa- 30 nat gibi ölçü tanımamakta, yasak bilmemekte, ilhamı bulduğu yerde, istediği gibi ve alabildiğine işle- mekte, çağımızın çeşitli eğilimleri- ni, özelliklerini, bunalımlarını, cü- rete varan cesaretini ve hamleleri- ni yansıtmaktan, içini boşaltmak- tan sonsuz bir rahatlık duymakta- dır. İşte terzi Sevimin defilesinde, defilenin takdiminden müziğine, modellerine, mankenlerine ve se- yircilerine, (defilenin ( alışılmamış loş havasına kadar ve Paristen ge- len çok değişik şapkalarla, bir türk ressamının yaptığı çok modern se- ramik küpe, iğne ve aksesuarlarına kadar herşeyde bu sanat havasın- dan birşey bulmak mümkündü. Diz- den 15 santim yukardaki elbiseler, "biraz kumaş, biraz hayal" ile ha- kikat oluvermişti. Mankene göre model Sevda Aydan, biraz içini çekerek, "ben dizden 15 santim yukarda giyemiyeceğim" diyordu ama, dizi ancak gösteren modelleri teşhir e- den Esin Avşar da hiç şüphe yok ki aynı niyetteydi. Üstelik, bu kıyafet- leriyle de feza gözlüklerini taşıya- bilecek kadar şık ve güzeldi. Zaten evim, her mankeni için ayrı ayrı çalışmıştı. Sevime göre, yeni moda- nın başlıca özelliği, her kadını gü- zel yapabilecek, değişik hatlara fet- va vermesidir. Sevim, defileden sonra siyle konuşan Mo " kendi- muhabirine: del yok, manken var. Her model, ancak giyenin üstünde biçi- mini bulur Birisinde çok güzel o- lan, diğerinde çok çirkindir. Dizden 15 santim yukarda giyinmek herke- sin harcı değildir. Ama herkese gö- re, aynı derecede yeni birşeyler yap- mak da mümkündür. Moda, kumaş kadar, malzeme kadar muhayyele de demektir. Ama sanatçı hayal ku- rarken, elindeki en mükemmel mal- zemeyi, insan vücudunu bir soluk bile hatırından çıkarmamalıdır" de- di. Sevim, sarışın, ince ve ufak te- fek Alev Kurala defilesinin en za- rif, fakat hanım - hanımcık, akıllı uslu elbiselerini giydirmişti. o Üstü beyaz gipurlu, altı siyah yünlüden yapılmış tam kolsuz, çok parisli bir elbise çekici olduğu kadar da pra- tikti. Hem şıktı, hem de taşınması kolaydı. Beyaz gipur, çiçekler ha- linde kesilmiş ve bedene yanyana, çiçekler gibi tutturulmuştu. Elbise- nin başka hiçbir süsü yoktu. Yal- nız Alevin bu çok hanım - hanımcık Manken Betigül Atak Paris kokusu fantezi elbiselerine ahşan seyirciler, defilenin sonunda onu tahitili bir gençkız olarak, dizden 15 santim yukarda biten siyah organza elbise- siyle görünce şaşırdılar. Alevin. meğerse, hemen hemen dizden 15 santim yukarıya kadar uzanan sap- sarı Saçları varmış! Seyirciler bu saçları ancak defilenin sonunda gördüler. Sevim, hep aynı tipte gi- yinen bir kadının çok nadiren bir özellik yapmasını, değişik bir tipe girmesini de hoş görüyordu ama, bunu da Alev gibi yakıştırmak şar- tiyle... Biraz toprak, biraz boya Ankaralıların manken olarak bil- , medikleri yeni bir isim de Filiz Üstündağ idi. Sevim, Filizin bü- tün güzelliğini meydana çıkaran bir gelinlik hazırlamıştı. Gelinliğin yakasından çıkan fiyonk aşağıya kadar iniyor ve elbisenin tek süsü- nü teşkil ediyordu. Beyaz tenli, si- yah saçlı Filize parlak renkler, çıp- lak, küçük parisli gece elbiseleri de çok yakışıyordu. Esin Avşar özellikle tayyörleri, pardösüleri, sokak kıyafetlerini teş- hir etti. Giyindiği herşeyi çok güzel takdim ediyordu. Sevim onun için yeni hatlı, fakat oldukça ağır kıya- fetler seçmişti. Fitilli (oOkadifeden 2 Nisan 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: