30 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

30 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dirde sizinle birlikte içiyorlar. İkramın da bir özelliği var. Siz, kampai diyerek kadehinizi içi- yorsunuz. Ortada bir su tası var. Kadehinizi o- nun içinde çalkalayıp tekrar dolduruyorsunuz ve geyşaya veriyorsunuz. O da kampai diyor, sakisini bitiriyor, kadehi aynı suda çalkalıyor ve tazeleyip size veriyor. Tabii, sakilerin adedi arttıkça ve daha samimi hava masaya hakim oldukça, dostluk kurulduğunun tescili olarak kadehler suda çalkalanmıyor. Dostluk sadece geyşalarla değil, misafirler arasında da böyle kuruluyor. Saki hiç kuvvetli olmadığı için onunla sar- hoş olmak biraz güç. Ama, japonlar olurlarmış. Japonlar içkiye fazla mütehammil değiller. Bu- nunla beraber içmesini seviyorlar. Eski japon âdetlerine göre eğer bir davette misafirler ve ev sahibi sızıp kalmazsa o davet muvaffak ol- muş sayılmıyor. Onun için herkes birbiriyle teke tek içiyor ve tabii bu arada en fazla istih- lâki ev sahibi yapıyor. Zira o, istisnasız her mi- safiriyle bir, hattâ iki veya üç defa kampai yap- mak zorunluğunda. Yemeğin ortasına geldiğimizde, âlemin musiki faslı başladı. Geyşa Evlerinin başlıca iki musiki âleti var. Bir tanesine Şamisen di- yorlar. Uç telli bir çalgı. Basit bir şey. Koto ise, 13 telli, ayakta değil de yatık harp. Bununla batı müziği de çalınabiliyor. Geyşa Evlerinde geyşalar bunları çalarak şarkı söylüyorlar. Şarkılar monoton. Hiç renkli değil. Kadınların sesi ise, ekseriya bet. Kalınca ve çatlak. Bun- ların yaşları gözönünde tutulacak olursa buna şaşmamak lâzım. Tokyoda, klâsik tarz Geyşa Evlerinde, yaşı kırktan aşağı geyşa bulmak ko- lay değil. Şimdi, genç ve çok güzel, japon kızla- rı kabarelerde hosteslik yapmayı tercih ediyor- lar. Bu, daha verimli bir iş. Tabii, ekstralar caba. Daha Japonyaya giderken, eğer uçağınız bir Panamerican ise, oradaki el kitaplarından bu yeni hosteslik müessesesi hakkında ilk bilgi- yi alabilirsiniz. Bakınız "After Dark in Tok- yo — Hava karardıktan sonra Tokyoda" diye bir yazıdan alınmış şu bilgiye: "Barlardaki veya kabarelerdeki hostesler, esas itibariyle sadece hostestirler. Onlarla be- raber oturursanız ya vakitlerinin ücretini - aşa- gı yukarı, saat için 1000 yen, yani 3 dolar ka- dar- ödersiniz, ya da kendilerine çok sulandı- rılmış içkiler ikram edersiniz ki bundan onlar bir komisyon alırlar. Daha sonrası için sizinle buluşmayı kabul ederlerse -ki, çoğu eder- tabii, karşılıklı anlaşma esası dairesinde daha fazla para isterler. Ayrıca, bar veya kabarenin sahi- bide, hostesini alıp götüreceğiniz için sizden bir ufak fidyeinecat talep edebilir." Bu hosteslik mesleğini geyşalık ile hiç ka- rıştırmamak lâzımdır. Karıştırıldığı içindir ki, geyşalar hakkında göz kırpmalı sualler sorul- ması âdet olmuştur. Kazuoda şarkı faslını dans faslı takip etti. Bunu yapan geyşa, ötekilere nazaran biraz da- ha gençti. Ailenin gelini olduğunu söylediler. Üzerinde de, ötekilerinkinden zengin, şık ve gösterişli bir elbise vardı. Çalgıların refakatin- de dans etti. Dans en çok eller ve baş ile yapı- lıyor. Geyşa Evlerindeki japon dansları biraz hint danslarına benziyor. Hareketlerin her biri bir mâna ifade ediyor. Bunlar yanyana geldi- ğinde ortaya çok zaman bir aşk masalı, bir gö- nül macerasının hikâyesi çıkıyor. Fakat söyle- nen şarkıyı anlamayan, hareketlerin mânasını bilmeyen biri için bu dansın fazla cazip bir ta- rafı yok. Bir defa, çok ağır ve şarkılar gibi mo- noton. Ondan sonra, ritmik de sayılmaz. Güzel ve hoş olan elbiseler, çok makiyajlı yüz ve ha- va. Gecemiz geç vakte kadar böyle devam etti. Geyşalar bizimle uzun uzun meşgul oldular. Yemekte elimizi sıcak sudan soğuk suya sok- madık desem yeridir. En sonda, bunların yaşlı- lıkları bile çok batmaz hal aldı. Yukarda yeme- gimiz bittikten sonra tekrar aşağıya, ameri- kan barına indik. Orada; ziyafeti batılı içkiler- le tamamladık. Zaten, evsahibi japonlardan bir kısmı yemekte bile, sakiyi şöyle bir taddıktan sonra işi viskiye çevirmişlerdi. Japon erkeklerinin, gündelik hayatlarının sıkıcılığından kurtulmak istediklerinde hâlâ Geyşa Evlerine gitmekte olduklarını hiç san- mıyorum. İngilteredeki erkek klüpleri bu fonk- siyonlarını ifaya devam ediyorlar ama, Geyşa Evleri daha ziyade tipik japon lokantaları ha- lini almıştır. Zaten Kazuoyu bir ailenin işlet- mekte oluşu da, bunun delili. Yalnız, Japonyada bazı kızlar geyşalık mesleğine atılmaktan vazgeçmiş değiller. Bun- lardan bir tanesine Kyotoda, gittiğimiz bir baş- ka Geyşa Evinde -Japonca adıyla Miyagino- rastladık. Orada gecemiz, zaten daha bir eğ- lenceli geçti. Halbuki baştan, hattâ Geyşa Evine davet edildiğimde sıkılmıştım. Tokyoda bunların bi- rini, belki de en meşhurunu görmüştüm. Ne de olsa kart kadınlar arasında bir başka akşam daha geçirmek bana hiç cazip gelmiyordu. Onun için, biraz söylenerek gittim. Geyşa Evi, şehrin ortalarında bir yerde, bir eğlence mahallesin- deydi. Kyotoda genç geyşaların, daha doğrusu geyşa çıraklarının bulunduğunu söylemişlerdi. 51

Bu sayıdan diğer sayfalar: