30 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

30 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ss i N İsveç Bir denemenin ikinci yılı Sessiz sinemanın son yıllarına doğ- ru Sjöström ile Stiller, Holliy- wood'a göç ettiklerinde, bir vakit- ler- dünya sinemasında ilk sırayı tu- tan İsveç sineması, otuz yılı aşan bir "kış uykusu"na yatmıştı. İsveç sinemasının adı, ulusal sınırlar dı- şında ancak Hollywood'a göç eden sinema yıldızlarıyla anılıyor, arada bir de bu sinemanın eski, şanlı gün- lerini akla getiren bir-iki film orta- ya konuyordu. 1950 yıllarından sgn- ra İngmar Bergman İsveç sinema- sının adını yeniden uluslararası a- landa duyurdu. Ama Bergman her yönden bir "istisna" idi. İsveçin si- nema, konularında uzman kişileri, "bir çiçekle yaz olmıyacağını" çok- tan farketmişlerdi. Ama bunu baş- kalarının da anlaması için bir buh- ranın başgöstermesi gerekiyordu. Buhran gelmekte gecikmedi. Bir yandan sinema biletlerinden, bilet bedelinin yüzde 39'una kadar varan lüks vergisi film yapımının azalma- sına yol açarken, bir yandan da te- levizyonun gittikçe yayılışı, sinema- nın seyircilerini yavaş yavaş kendi- ne çekiyordu. Gerçi savaştan son- raki yıllarda başlıyan buhran kar- şısında, birçok Batı Avrupa ülkesin- de olduğu gibi devlet İsveçte de si- nema endüstrisine yardım ediyordu. Bir yandan lüks vergisini gittikçe azaltırken, bir yandan da bu vergi- den sağlanan gelirin bir kısmını en- düstriye çeşitli şekillerde iade edi- yordu. Böylelikle 1963 yılındaki bü- yük reform hareketi arefesinde lüks vergisi yüzde 25'e inmişti. Hat- tâ kredi, yardım, prim gibi usüller- le gerçekte lüks vergisiyle devletin sağ elle sağladığı gelir sol elle yeni- den endüstriye iade edilir duruma geçmişti. Ama yine de İsveç sine- ma endüstrisi belini doğrultamıyor- du. Savaş ertesinde yılda ortalama 30 olan film yapımı, reform arefe- sinde bir düzineye düşmüştü. Püf noktası Bu durumda, klâsik yardım usül- lerinden başka yollara başvur- mak gereği ortaya çıkmaktaydı. Si- nemanın hem endüstri, hem de sa- nat yönlerini çok iyi kavrıyan biri, Harry Schein, işte bu sırada bir kurtarıcı olarak ortaya çıktı. Sche- in'in çıkış noktası basit, fakat sağ- lamdı: İsveç 7,5milyonluk bir ül- keydi. Üstelik, isveççe de yine ancak 32 E M A bu kadar kişi tarafından kullanılı- yordu. Şu halde, böyle bir ülkenin sinema endüstrisinin devamlı çalı- şabilmesi için dış pazarlara çıkma- sı lâzımdı. Dış pazarlara çıkmak için de bütün ağırlık kaliteye dayan- mak zorundaydı. Schein'ın koyduğu bu ilke üze- rine bir yandan devlet, bir yandan da sinema endüstrisinin temsilcileri karşıkarşıya oturup bu buhranı en akla yakın bir şekilde çözme yol- larını araştırdılar. Harry Schein'in arabuluculuğuyla öbür batı ülkele- rindeki çeşitli yardım sistemlerin- en çok farklı, tamamiyle kalite ü- zerine dayanan yeni, basit ve pra- 1963 ilkbaharında devlet ile sinema endüstrisi arasında imzalanan bir Harry Schein Bir başarının öncüsü sözleşmeye dayanıyordu. Sözleşme- nin ruhu şuydu: Devlet, sinema bi- letlerinden alman lüks vergisini ta- mamiyle kaldırıyor, bunun yerine, satılan her bilet üzerinden alınacak yüzde 10 oranındaki bir verginin ge- liri, tamamiyle İsveç sinemasının kalite yönünden kalkındırılmasına ayrılıyordu. Bu geliri en verimli bir şekilde kullanmak için I Temmuz 1963 tarihinde "Svenska Filminstu- tet -İsveç Sinema Enstitüsü" ku- ruluyordu. Başarı yolunda İsveç Sinema Enstitüsünün kuru- luşu ve işleyişi, devlet ile sine- ma endüstrisi arasındaki sözleşme- de ayrıntılarıyla hükümlere bağ- lanmıştı. Enstitünün bağımsızlığını sağlamak için 8 kişilik yönetim ku- rulunun yarısını devlet, yarısını da sinema endüstrisi kendi içinden se- çiyordu. İlk yıl, toplamı 12 milyon kurona yaklaşık olarak 24 milyon T.L. varan yüzde 10'luk vergi geli- rinin ne yolda harcanacağı da söz- leşmede tespit edilmişti: Elde edi- len gelirin yüzde 30'u, İsveç filmleri- nin sağladıkları hasılatla orantılı o- larak, bunlara yardım şeklinde ve- riliyordu; yüzde 18'i, uzun filmlere kalite primi olarak iade ediliyordu; yüzde 2'si, kısa filmlere kalite pri- mi olarak dağıtılıyordu; yüzde 15'i, kalite primine hak kazanıp da zarar etmiş filmlerin bu zararlarını karşı- lamakta kullanılıyordu; yüzde 15'i çeşitli halkla ilişkiler faaliyetine ay- rılmıştı; nihayet, yüzde 30'u da tica- ret dışı sinemayı geliştirmek, sine- ma m yaymak, sinema eği- tim ve öğrenimim sağlamak gibi olmal almiyordü. Bunlardan, öbür ülkelerdeki klâ- sik yardım şekli olan birincisi bıra- kılırsa, İsveçte sinema endüstrisine yardımın tamamiyle kalite üzerine kurulduğu hemen göze çarpmakta- dır. Bundan başka, kaliteli filme yapılan bu yardım "gözü kapalı" ol- mamakta, filmler (oçevrildikten ve bir jürinin süzgeçinden geçtikten sonra bu yardıma hak kazanmak- tık bir sistem kurdular. Bu sistem, tadırlar. İkinci olarak, kaliteli film seçiminin gerek devleti, gerekse si- nema endüstrisini temsil eden ba- g&ımsız kimseler tarafından yapıl- masını sağlamak için de sözleşme- ye sağlam hükümler konmuştur. Kaliteli filmlerin seçimi yalnız üç yıl için seçilen bu jürinin üyeleri tarafından, not usulüyle değerlen- dirilmekte, her kaliteli film, kazan- dığı puvanla orantılı olarak prim almaktadır. Meselâ oBergman'ın yurdumuzda da büyük ilgiyle karşı- lanan ve İsveçte bile cüretli cinsel sahnelerinden dolayı büyük tartış- malara yol açan filmi "Tystnaden- Sessizlik" 800 bin liradan fazla prim almıştır. e Sjöman'ın "Sessiz- lik"ten de çok tartışma uyandıran filmi "491" 500 bin liraya yakın prim kazanmıştır. Fakat hiç şüphesiz, İsveç yardım sisteminin en orijinal yönü, başka hiç bir ülkede uygulanmıyan üçün- cü bölümdeki yardım şeklidir. Bu- na göre, bir uzun film kalite primi almağa hak kazandı mı, bu film masrafım çıkarmadığı o takdirde, yapımcının zararı yardım fonun- dan karşılanmaktadır. Bu yardım şekli, sanatına güvenen, fakat za- rar ihtimalinden çekinen sinemacı- ları, korkusuz ve rahatça sanat güç- lerini ortaya koymağa yöneltici bir 30 Temmuz 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: