30 Temmuz 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

30 Temmuz 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Gerçekçiliğe Çağrı "Başbakan Demirel Türkiyede AP'nin iktidarda oldu- gunu biliyor. Biz de biliyoruz. Herkes biliyor. Bu- nun, meşru bir iktidar olarak kabul edildiği de or- tada. Başbakan Demirel, 1966 Türkiyesinde İktidarda olan bir partinin kudretinin ne olduğunu bilmiyor. Bunu, adamları da bilmiyorlar. AP'nin DP'den devra- lınmış, borazanları mütemadiyen feryat edip duruyor- lar: "İktidarda mıyız, değil miyiz? Bu nasıl iktidar- dır, istediğimizi yapamıyoruz!" AP'nin, arzuladığı ka- nunları arzuladığı şekilde Meclisten oçıkaramaması bunların yüreğindeki büyük hicrandır. Bunlardan bi- ri olan Orhan Seyfi Orhon o kadar yanık yazmakta- dır ki.. "Nedir bu, 'bizim halimiz?" diyor. Anayasay- la bağlıymışlar, Danıştay kararlarıyla (o bağlıymışlâr, Partiler Kanunuyla bağlıymışlar, Mecliste Muhalefe- tin eline bir takım haklar verilmiş, bunlar alınamı- yormuş.. Hele bir hadise, üç İktidarın methüsenasını aynı başarıyla yapmış, ihtiyar kalemin aklını başın- dan almıştır. "Nasıl olur bu iş? Cumhuriyet Başsav- cısı isterse Başbakan, koca Başbakan hakkında tah- kikat açabilirmiş. Bir takım hâkimler de, lüzum gö- rürlerse koca Başbakanı, Genel Başkanı olduğu par- tisinden attırabilirlermiş. Bu yapılmazsa, Anayasa Mahkemesi partimizi kapatabilirmiş. Biz bunları hep, iktidara geldiğimiz zaman farkettik. Aman Allah, me- ger İnönü bizi ne bağlarla bağlamış da gitmiş.." di- ye feryat üstüne, feryat.. Süleyman Demirlin Tabii Senatörlük müesse- sesine karşı yaptığı yeni çıkış, hastalığın nerede baş- ladığı hususunda hâlâ bazı şüpheleri bulunanları uya- racak niteliktedir. Başbakan ve seçimleri kazanan partinin Genel Başkanı, aklınca Tabii Senatörlere gözdağı vermektedir: "Beş seneden beri Tabii Sena- törlerin takındığı tavır Tabii Senatörlük müessesesi- nin münakaşasını yaratacak bir intiba millet vicda- nında uyandırmış bulunmaktadır." Başbakan ve seçimleri kazanan partinin Genel Başkanının bilmediği nokta, kendisinin de, partisi- nin de Tabii Senatörlük müessesesinin kılına do- kunamayacaklarıdır. Böyle olunca, bir kudret mevkii oOolması gereken Başbakanlık makamın sahibi, kamu oyunun önünde değirmenlere saldıran bir silahşör durumunda kalmaktadır. Gerçi Süleyman Demirel siyaset pazarına çıktığı günden beri "kolay lâf" söylemekle şöhret yapmış, İstanbul köprüsün- den patates fabrikasına "türlü çeşitli" vaadlerde bu- lunmuş, sonra da, sıkışınca, inanılmaz bir fütursuz- lukla "Ne olmuş? İstanbula köprü yapacağız dediy- sek hemen yapacağız demedik ya. Dedik mi?" diye- bilmiştir. Kanun çıkarmaya gelince, kudretini | bil- memek yüzünden meşhur Seçim Kanunu hezimetine 30 Temmuz 1966 Metin TOKER uğramış, şimdi de, Meclisten geçirebildiği tek tasan olan Af Tasarısı Senatoda takılmıştır. Başbakan ve seçimleri kazanan partinin Genel Başkanının Tabii Senatörlere hiddeti belki de buradan gelmektedir. A- ma hiddete kapılan taze politikacı Demirel, gene kudretinin yetmediği ve yetmeyeceği bir hedefi seç- miş olduğundan dolayı yeni bir açmazın içine düş- müştür. Tabii Senatörlük müessesesinin lüzumluluğunu, sevimliliğini veya sevimsizliğini tartışmak bir şeydir, ona, tehdit makamında hücum etmek bir başka şey- dir. Başbakan "millet vicdanı"ndan bahsederken, her halde, daima yaptığı gibi kendi taraftarlarını kastetmektedir. Ancak, kendi taraftarları, Ihtilâle ve ihtilâlcilere olan düşmanlıkları yüzünden, vicdanla- rında Tabii Senatörlük müessesesini şimdi tartışma- ya başlamamışlardır ki.. İlk buldukları serbestlik fır- satında Tabii Senatörlerin kendilerini, tartışmaya da lüzum görmeksizin mahküm etmişlerdir. Eğer AP Genel Başkanının çıkışı, taraftarlarına, yeni saldırılar için bir işaretse, işaret kampanyanın gerisinde kal- mış demektir. Zira AP organları ve borazanları bu müesseseye karşı yıllardır ateş püskürmektedirler, fakat ellerinden bir şey gelmemektedir. Çünkü Tabii Senatörlük bir Anayasa Müessesesi- dir ve Anayasaya ilişmek AP'nin haddi değildir. Süleyman Demirel, seçimleri kazanan bir par- tinin memlekette istediği her şeyi yapabileceği inan- cım bir tarafa buralar ve gerçekçiliğe dönerse önce kendi içinde, sonra muhitinde, nihayet Türkiyede hu- zurun ilk adımını atmış olacaktır. 1966 Türkiyesi, bir çok kuvvetin işbirliğiyle idare edilebilecek bir Anaya- sa Devletidir. Anayasanın başından, sonundan şikâ- yet etmek hiç bir fayda sağlamaz. Anayasa, başıyla ve sonuyla bir bütündür, onun kurduğu müesseseler de- netleme görevlerini kendi bildikleri tarzda yapacak- lardır. Süleyman Demirelin istediği tarzda değil.. AP "dediğim dedik, çaldığım düdük" prensibini terket- mediği süre, tutumuyla sadece türk aydınını kendin- den biraz daha uzaklaştırmayacak, aynı zamanda, sır- tındaki kudret hırkasının beş para etmediğini ortaya koyarak, gözlerini ona dikmiş büyük kütlenin de des- teğini kaybedecektir. Şimdi, Tabii Senatörler Başbakana dönüp te: "Hodri meydan, Süleyman Bey.. Görelim elinden ge- leni" deseler, Başbakan verecek "Elimizden geleni göstereceğiz dediysek, hemen göstereceğiz demedik ya.. Dedik mi?" den başka bir cevabı kolay bulabile- cek midir? e bulamazsa, acaba bu onun prestijine bir şey mi ekleyecektir, yoksa bir şey daha mı alıp götüre- cektir?

Bu sayıdan diğer sayfalar: