6 Ağustos 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

6 Ağustos 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT Geziler Karadeniz kıyıları Kara gözlü, kara kaşlı tipik bir türk genci, başını duvara doğru kaldırdı ve yanındaki arkadaşlarına duyuracak şekilde okumağa O baş- ladı : "— Hakikati konuşmaktan kork- mayınız. Genç fikirli demek, ger- çek fikirli demektir. —Kemal Ata- türk." Gençler bir süre, düşünceli yüz- lerle arkadaşlarım dinlediler, sonra pavyonun ön kısmındaki Bursa Nutkunu hep birlikte, sessizce oku- dular. Kara gözlü, kara kaşlı genç : "— Hayret, sanki o şimdi karşı- mızda. Sanki bugün için konuşuyor" diye mırıldandı. Olay, 22 Temmuz Cuma akşamı Samsun Fuarında, Atatürk Pavyo- nunda geçti. Gençler bir süre daha, pavyonun duvarlarım süsleyen re- simleri, Atatürke ait hatıraları sey- rettiler. Kapıdan çıkarken, bir so- luk, "Ağlıyan Türk Milleti"nin ö- nönde durdular. Resim, Atatürkün ölüm gününü canlandırıyordu. İh- tiyarı ve genciyle, kadım, erkeği, ço- cuğuyla bütün türk milleti ağlıyor- du. Gençler birbirlerine (o baktılar. Atatürkün sözlerinden gereken azmi ve direktifi almışlardı, onun eserini yaşatacaklarına güvenle dolu, Fuarı ziyaret eden kalabalığa karıştılar. Samsun Fuarı Üç me 1 - 31 Temmuz gün- leri arasında devam eden fuar Samsuna gerçekten büyük bir can- lılık kazandırmaktadır. Bu yılki fu- arda da, kız ve erkek sanat enstitü- leri pavyonu, Samsun ve çevresi- nin güzel elişlerini, türk ustasının elinden çıkmış âlet ve edevatı, ma- kineleri biraraya getirmişti. Kara- deniz kızının becerikli ellerinden çı- kan mahalli işler, zamanımızın ihti- yaçlarına cevap verecek şekilde mo- dernleştirilmiş, Fakat o ilk yerli zev- ki, renk ve desen üstünlüğünü ay nen korumuştu. Karadenizin ifti- har ettiği herşeyi biraraya getirerek, en güzel şekilde, şık ve modern pav- yonlarda takdim eden Fuarda, zevk- li e. kumaşlardan Rize kete- ni i avına, kuyumculuk sa- natulın inceliklerine, tahta işlerine, 30 bezine, yemişine kadar herşey, ça- lışkan karadenizlinin damgasını ta- şıyordu. Bir yandan dışardan gelen turistler alışveriş yaparlarken, bir yandan da yerliler Samsunun bu en canlı günlerinden faydalanarak, fuardaki gazinolarda serinlemekte, eğlencelere, sazlı âlemlere, folklor gösterilerine gitmekteydiler. Fuarın en çok ilgi çeken pavyonlarından biri ise, Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna ait pavyondu. 1950 yı- lında, bir iktisadi devlet teşekkülü olarak, bu isimle işe koyulan askeri fabrikalar, yurt savunması yanın- da, kalkınma sorunumuzun başlıca şartı Olan endüstrileşme alanında da yararlı olma çabaları o göster- miş, giriştiği yenileştirme ve geniş- yonda, modem savaş tekniğine uy- 1931 de bitmiştir-Samsun Par- kının ortasındadır. Madalyonun öbür yüzü "Evet", 19 Mayıs 1919 dan itibaren Samsunun yüzü hayli değişmiş- tir ama, 1968 Türkiyesinin oSam- sununda camilere yeşil takke ile gi- den nurcuların adedi gün geçtikçe artmakta, kuran kursları, Atatürkün heybetli heykeli önünde o saygıyla eğilen türk çocuğuna musallat ol- mak için fırsat kollamakta, onu ye- niden elifbaya kavuşturmanın yolu- nu aramaktadır. Buna tipik örnek- ler vermek mümkündür. Yerli turis- tin biri, rıhtımda dolaşırken, kenar- da oturmuş kitap okuyan, pejmürde kılıklı bir çocuğa rastlıyor. Bakıyor ki, çocuk, arap harflerini ezberliyor. Elinde de yepyeni bir elifba kitabı. Turist şaşırıyor. Meğer çocuk, ma- halle mektebine gitmekteymiş ve hocası, bunları ezberlemesini ken- disinden istemiş. Turistin buna canı Orduda deniz Bizim riviyeramız gun mamuller yanında, çelik, bakır ve pirinç malzemeyle yapılmış ma- kine parçaları ve komple tesisleri de hayranlıkla seyrediyorlardı. Atatürk 19 Mayıs 1919 da Sam- suna ayak basmış, o günden itiba- ren Karadenizin ve Türkiyenin ka- deri değişmiştir. Bir zamanlar baş- tanbaşa bataklık olan bu güzel mem- leket köşesinde şimdi büyük bir li- man, canlı bir fuar, güzel bir plaj, bir motel ve oteller vardır. Atatürk öncesinde kafese mahküm edilen türk kadını, bir oranda yerlisi de dahil olmak üzere, bugün plajlara letmelerle güçlü tesislere Oo kavuş- muştur. Fuar ziyaretçileri, bu pav- gidebilmekte, denize girebilmekte- dir Atatürkün Türkiyedeki en bü- yük heykeli ki 1928 de başlanmış, sıkılıyor, "Peki ama, bunlar ne işi- ne yarıyacâk? Sen yeni harfleri öğ- ren, yeter" diyor. Çocuktan aldığı cevap şudur : "Onları da öğrendik, ama para etmiyor! Bunu öğrenir- sem, ben de hoca olurum. Bizim hoca gibi.. Hocanın üzerinde takım elbisesi, kolunda da saati var. Ço- cukları da mükemmel yaşıyor!" Bir yanda Atatürkün yolunda gi- den Türkiye, 1960 Anayasası, plânlı kalkınma; bir yanda yeşil takkeler, elifba, kuran kursları ile ihya edilen eski mahalle mektepleri... İşte 1966 Türkiyesinde manzara budur !.. "Biz de para verdik.." Minibüs hemen hemen dolmuştu. Bu sırada iki kadın, ellerinde bavul, koşa koşa geldiler. Şoför içe- 6 Ağustos 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: