12 Kasım 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 6

12 Kasım 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Bunlar nasıl Başbakan Sözleri ” 27 Mayıs, bir çok eski Demokrat için daima bir "kaza sayılmıştır ve o iktidarın gafil avlandığı, bir daha İşbaşına gelinirse aynı hatanın yapılmayacağı, “bir avuç asker"e memleketin bırakılmayacağı hep söyle- nip durmuştur. A.P.'liler daha iktidarı almalarından evvel ve seçimler' sırasında halka bunun yolunu bil- dirmişler, "bir avuç asker"âen korkmamanın çare- sini göstermişlerdir. Radyolardan gene bir "Dikkat! Dikkat!" sesi yükseldi mi herkes, eline ne geçerse onunla silâhlanacak, gerekirse kazmasıyla küreğiyle, hattâ taşı ve toprağıyla sokağa fırlayıp askerle dö- güşecek, rejimi muhafaza edecektir. 27 Mayısta bu yapılamadığı içindir ki şehitler verilmiş ve iktidar nimeti elden kaçırılmıştır. Şimdi, bu A.P.'nin Başbakan olmuş Genel Baş- kanı Süleyman Demirel aynı telkini ihtiyatsızca ve, eğer bildiği bir şey yoksa, hiç yeri değilken açıktan yapmış ve Fransada bir askeri darbe teşebbüsüne karşı 200 bin sivilin bir günde silahlanmış olmasını bir örnek diye göstermiştir. Tabii, bunu yaparken, âdeti veçhile bu kulaktan dolma bilgisini bir politi- ka felsefesi kisvesine bürümeyi ihmal etmeksizin.. Bugüne kadar, belki hiç bir Cumhuriyet Hükümeti Başbakanının uzun yıllar içinde dahi kırmadığı ka- dar potu iktidarının bir kaç ayında tek basma kırı- veren Demirel, bu sefer, beyanlarının en talihsizini yapmıştır. Bir Başbakanın, halkı, Hükümetinin em- rinde olan Orduya karşı bu şekilde ikaza lüzum gör- mesi şimdiye kadar işitilmiş bir olay değildir. Ne var, ne oluyor? Orduya karşı duyulan bu çekingen- liğin sebebi nedir ve işaret hangi hareketin başlan- gıcıdır? Demirelin tavsiyesi öteki A.P. sözcülerinin kongrelerinde yaymaya çalıştıkları "asker düşman- lığı" ile birleşince, çok tadsız bir durum meydana gelmektedir. Süleyman Demirel de gafım anlamış olmalıdır ki buna bir kulp bulmak lüzumunu hissetmiş, sözle- rini bir politika felsefesine bağlamak istemiştir. Fa- kat, çok zaman olduğu gibi bu kulp, "özrü kabaha- tinden büyük" misüllu, Demireli, kurtaracak yerde biraz daha acıklı duruma sokmuştur. Neymiş, Başbakanın söylediği siyaset felsefesi? Efendim, iktisaden hür, kuvvetli zümrelerin varlığı demokrasiyi ve hürriyetleri koruyan çok büyük te- minatmış. A.P. Türkiyenin kalkınmasında özel teşeb- büse önem verirken aynı zamanda iktisaden hür züm- relerin kısa zamanda gelişmesi imkânlarım da hazır- lamaya çalışıyormuş. Yani, bir ihtilâl teşebbüsü da- ha olursa A.P.'nin zenginleri D.P.'nin mahalle milyo- nerleri gibi kendilerini kurda hemen teslim etmeye- 12 Kasım 1966 Metin TOKER çekler, sokaklara fırlayıp çarpışacaklardır. Eğer Sa- nayi Bakam Mehmet Turgut Başbakanının yanında bulunsaydı her halde ilâve ederdi : Torunlarına bı- rakacakları servetlerini korumak için.. Demirel Fran- sa misalini bu felsefenin bir tatbikatı olarak verdi- ğini sanmaktadır. Halbuki, bu er bir başka sayfasında oku- yacağınız gibi Fransadaki hadisenin Başbakanın söylediği siyaset felsefesiyle zerrece ilgisi yoktur. Bir defa, isyan hareketinin başındakiler, tıpkı 21 Ma- yıs olaylarındaki gibi, -27 Mayıs gibi değil, Bay De- mirel!- Ordu mensupları değil, bir takım emekli ser- güzeştçi subaylardır. Ondan sonra, hareket, halkın si- lahlanmasıyla değil, halkın, rejime sadık kalmış asıl Ordunun saflarına alınmasıyla mukabele görmüştür. Nihayet, âsi generallerin hezimet indeki başlıca unsur o tarihte Fransanın başında gün görmüş, tecrübeli, milli kahraman payesine yükselmiş, harp kazanmış bir eski büyük komutanın bulunmasıdır. Ordu, onun otoritesi ve prestiji altında âsi generallere karşı va- ziyet almıştır. Sokaklara dökülen halka gelince, on- lar "özel sektörün beslenmesiyle refaha kavuşmuş kütleler" değil, daha ziyade emekçilerdir ve protesto hareketinin büyüğü sendikalar tarafından tertiplen- miştir. Bir sivil tehdit varsa o, sendikaların, sağcı bir darbe karşısında memleketi genel greve götüre- cekleri tehtididir. O tarihte büyük menfaat sahipleri Cezayirin elden kaçırılmaması taraftarıydılar. Kaldı ki, bu halkla milletin ordusu arasında da bir çatışma cereyan etmemiştir. Memleketi, Cezayirdeki sergü- zeştçilere karşı, bir milli kahramanın idaresinde milletin ordusu savunmuştur. Görülüyor ki kulaktan dolma bilgisi (Demirelli bu sefer tam bir açmazın içine getirip oturtmuştur. Verdiği misal ne yanından bakılsa, A.P. Genel Başkanı- nın hiç işine gelmeyecek bir misaldir. Hele Demirelin buna ilâve ettiği "İhtilâllerin ve hükümet darbelerinin birbirini kovaladığı memleketlerde durumun hakiki sebebi budur" demesi başka bir talihsiz beyandır. Böyle memleketlerin tipik örnekleri olan Güney Ame- rika ülkelerinde ihtilâller, işbaşında A.P. gibi "özel sektöre yedireyim ki kalkınma olsun" diyen ve top- rağın zenginliklerini yabancılarla paylaşan iktidar- lar bulunması sonucu patlamakta ve gelir dağılımı- nın haksızlığı kütleleri huzursuz kılmaktadır. Bir "sürçülisan" eğer konu patates fabrikası ve- ya Boğaziçi köprüsü ise belki o kadar zarar yermez. Ama bir Başbakan askeri darbelerden, silâhlanan sivillerden bahsederken mutlaka daha dikkatli olma- lıdır ve söylediği lâfın esasını bilmeli, bunun sözü nereye götüreceğini iyi hesaplamalıdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: