3 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

3 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

IX Refik Tulga bir gece yarı gizi Maltepeye, İsmet Paşaya geliyor ve İsmet Paşa hemen, telefonla Ankarayı arıyor — İsmet Paşanın Cemal Gürsele İhtilâlin hemen akabinde yaptığı üç tavsi- ye neydi? — Eminsu Meselesi nasıl yaratıldı, nasıl gerçekleştirildi? — Eminsuların Orduya dönmeleri hiç bir zaman mümkün olmamıştır, ama onların ağızlarına hep bal çalınmıştır — İsmet Paşanın defterinden bir yaprak. İhtlâl, İstanbula vali olarak Tuğgeneral Re- fik Tulgayı getirmişti. O sırada Tulga, Da- vutpaşadaki zırhlı tugayın komutanıydı. Da- vutpaşa, Menderese karşı ayaklanan gençlerin hapishanesi haline sokulmuştu. Salkım salkım gençlerin getirilip oraya tıkılması tugayın sa- dece genç subaylarını değil, komutanını da fe- na halde üzüyordu. Fakat komutan, o tarih- lerde, yapılacak bir şey olduğu kanaatinde de- ğildi. Generalin ve arkadaşlarının bütün yapa- bildikleri, tutuklu gençlere iyi muamele etmek, bazı firarlara da göz yummaktı. Halbuki tugay subayları içinde bir genç binbaşı vardı ki, onun nazarında "yapılacak bir şey' " mevcutu: İhtilsl, Genç subayın adı Or- han Erkanlıydı ve Erkanlı çoktandır bir ihti- lâl komitesinin üyesiydi. Nitekim 26 Mayısı 27 yea bağlayan gece ihtilâl, İstanbulda fiilen, Orhan Erkanlının arını alıp şehre çıkma-. sıyla başladı. Tulganın ihtilâlden haberi, ancak ihtilâl çarkı döndüğünde oldu. Fakat harekete hemen katıldı ve Sıkı Yönetim Komutanı sıfatıyla İs- tanbuldaki bütün kuvvetlere komuta eden Or- general Fahri Özdileği de aynı şeyi yapması için o teşvik etti. Tulga, genç subaylar tara- fından sevilen bir komutandı. Bu genç subay- lar, ellerine kudret geçtiğinde İstanbul valiliği- ni General Tulgaya teklif ettiler, o da, Orduda kalmak şartıyla bunu kabul etti ve bu, M.B.K.- nin ender "bahtiyar tasarruflarından biri ol- du. Tulga daha uzun süre, İsmet Paşanın Baş- bakanlığı yıllarında da İstanbulda vali olarak kalacak, belki o sıralarda çeşitli temasları bu- lunacak, fakat Ismet Paşaya daima faydalı ola- caktır. 1960 yazında, İsmet Paşaların İstanbula gelişlerinden bir süre sonra Refik Tulga, bir gün, İsmet Paşayla görüşmek istediğini bildir- di, İsmet Paşalar o günler Maltepedeydiler. 'Tul- ga, görüşmesinin öyle fazla duyulmasını iste- miyordu. Hattâ, farkettim ki, duyulsun hiç is- temiyordu. Anlaşılan, düşündüğü bir nezaket ziyareti değildi, onun ötesindeydi. Bunu İsmet Paşaya söyledim. “— Hanımefendiyle birlikte, akşam yeme- gine buyursunlar.." dedi. Yemekte Tulgalardan ve Ömerlerle bizler- den başka kimse bulunmayacaktı. Ben Refik Tulgayı, Paristen tanırım. Be- nim oradaki "gazetecilik - tahsil yılları" sıra- sında NATO karargâhında görevliydi. Müşte- rek bir iyi dostumuz vardı: Sonradan Celâl Ba- yarın Cumhurbaşkanlığı başyaverliğinde ken- disine halef olan denizci Faik Taluy. O vesiley- le bir kaç defa görüşmüş ve konuşm . , havanın karardığı bir saatte Tul- galar, galiba kendi küçük, özel arabalarıyla Maltepeye geldiler. Yemeğe oturuldu, dereden ve tepeden lâf açıldı. Bayan Tulga tatlı tatlı anlattı. Fakat Refik Tulganın endişeli ve üzgün bir hali vardı. Yemek bittiğinde İsmet Paşa Generale: “— Şöyle, yandaki odaya geçelim, konu- şalım.." dedi. Yandaki odaya geçtiler. Tulga orada, M.B.K.'nin bir "Orduda Tensikat" düşündüğü- nü ve plânladığını, bunun tatbikine derhal ge- çileceğini İsmet Paşaya haber verdi. İsmet Pa- şa böyle bir tasavvuru ilk defa olarak duyu- yordu. “— Neymiş hikmeti?" diye sordu. Tulga, Orduda gerçekten, bir tensikatın lüzumunu ve bunun sebeplerini söyledi. Bu se- bepler sonradan çok anlatılacak ve "tersine dönmüş mahrut”, "başaşağı gelmiş piramit" tâbirleri bol bol kullanılacaktır. Türk Ordusu 1960'da o haldeydi ki tabanı teşkil etmesi ge- reken küçük rütbeli subayların sayısını, tepeyi teşkil etmesi gereken yüksek rütbeli subayların sayısı aşmıştı. Meselâ, alalım Kara Kuwvetleri- ni. Buradaki binbaşı, yarbay ve albayların sa- yısı 9251 idi; teğmen, Üsteğmen ve yüzbaşılar ise topu topu beş binin biraz üstündeydiler. Bu- nun, modem askerlik telâkkileriyle uzaktan yakından hiç bir ilgisi yoktu. Tulga, bunları anlattıktan sonra endişesi- nin nereden geldiğini bildirdi. Orduda bir tensi- kat lâzımdı. Her ordu, tensikatı gerektiren bir duruma düşebilirdi. Harpten sonra amerikan ordusunda bu ameliye yapılmıştı. Bunun bir yolu, şekli, usulü vardı. Tulga bunların, okul- 65

Bu sayıdan diğer sayfalar: