3 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

3 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

söylentiler hakkında... hiç bir çaresizlik yoktur ve gidişi aksak, Hükümeti son derece kifayetsiz bulanlar bu kötülüklerin de- mokratik yoldan düzeltilebileceğine inanmaktadırlar. Ondan dolayıdır ki 1966 Türkiyesinde, bir askeri ihti- lâl sadece Demireli bertaraf etmekle başarı sağlamaz, Orduyu İsmet Paşaya ve Cevdet Sunaya karşı da ha- rekete geçirmek lâzımdır. Zira, Cevdet Sunay tarafsız bulunduğundan belki başka konularda da Demirelin muhalifi sayılmaz ama, adı dahi Muhalefet Lideri olan ve gidişi aksak, Hükümeti son derece yetersiz bulan İsmet Paşa da meşru Başbakana karşı girişile- cek bir gayrımeşru tertipte, Sunayla birlikte Demire- lin yanında olacaktır. İsmet Paşa böyle bir ihtimal görüyor da, bunu belli etmek, sergüzeştçilere önceden ihtarda bulun- mak için mi Demirelin sırtını sıvazlıyor, onun koluna giriyor, eşiyle latifeler yapıyor ve Başbakanı korur görünüyor sorusu, elbette ki işin burasında hatıra gelen sorudur. Unutulmaması gereken nokta, demokratik rejime geçtiğimizden bu yana, adıma "medeni münasebetler" diyebileceğimiz bu tarz temasların hiç bir zaman İs- met Paşanın arzusuyla kesilmediğidir. Her seferinde “karşı taraf", İsmet Paşayla sıkı-fıkı görünmeyi ken- disi için mahzurlu gördüğünden dolayı münasebetle- re son vermiştir. 1946 ile 1950 arasını bilenler için Ce- lâl Bayarın, Adnan Menderesin, Fuat Köprülünün ve Refik Koraltanın Çankayaya, Cumhurbaşkanı İnönü- nün masasına davet edildikleri, onunla birlikte yemek yedikleri, orada politika konuşmalarına dostane bir hava içinde devam edildiği meçhul değildir. Demok- rat liderler bu temasları, kendileri kesmişlerdir. Bil- hassa o tarihlerde D.P.'ye karşı cephe almış olan Bö- lükbaşının "D.P. bir muvazaa partisidir" ithamından korkarak.. O kadar ki, Celâl Bayar D.P.'nin Genel Baş- kanı olarak partisi teşkilâtına bir tamim yapmış, An- karaya, Cumhurbaşkanını görmeye gelen mahalli he- yetlere D.P.'i üye verilmemesini istemiştir. İsmet Paşaya çıkan D.P.'li delegelerin çevrelerine İsmet Pa- şa hakkında müsbet intibalar götürmeleri bu yasağın sebebini teşkil etmiştir. Haydi diyelim ki, 1946-50 arasında İsmet Paşa Devlet Başkanıydı ve böyle bir kompleks tabiiydi. Re- jim de yeni olduğundan hareketin samimiyeti hak- kında şüpheler mevcuttu. Ama Demokrat liderlerin bu tutumu kendileri iktidardayken de devam etmiş ve Menderesin zaman zaman bir taktik olarak geliştirdi- ği Bahar Havası, sonda hep, gene Menderes tarafın- dan bozulmuştur. Menderes, C.H.P.'nin tenkit yapma- masını dostane münasebetlerin şartı saymış, bu neti- ceyi elde edemeyince tekrar gayrımedeni münasebet yoluna dönmüş, zaman zaman C.H.P.'yi ia ri bile ilân etmiştir. Bunda Bayarın rolünün de bulun duğunda zerrece şüphe yoktur. "İsmet Paşayla ww. Yıl” 3 Aralık 1966 Metin TOKER yazı serisinin 1954-57 devrini kapsayan |. cildinde bir akşam İsmet Paşanın Pembe Evinin kapısını açtığım- da, karşımda Menderesle İsmet Paşayı kolkola göre- rek ne kadar şaşırdığımı anlatmıştım. İsmet Paşanın "Beni kızdırmayın, yapmayacağım şey yoktur" dediği propaganda edilir. Meclis zabıtları şahittir ki bu söze "Bana güzellikle yaptırılmayacak hiç bir şey yoktur" diye başlamıştır ve İsmet Paşanın tabiatım biraz bilenler için gerçek budur. Ama D.P. hareketi, başından itibaren İsmet Paşa aleyhinde bir cereyan olarak başlatıldığından Demok- rat liderler İsmet Paşa düşmanlığını daima canlı tut- mayı akıllılık saymışlardır. Aslında İsmet Paşa, hü- cum edilen bütün bir devrin sembolüdür ve asıl adın kullanılmasının yasak olması İsmet Paşayı hedef ha- line getirmiştir. Demokrat kütleler çok zaman bir Is- met Paşa umacısı yaratılarak toplanmıştır. Böyle olunca, bu İsmet Paşayla herkesin gözü önünde me- deni münasebet halinde bulunmak. Demokrat liderler için handikap sayılmıştır. Şimdi, bir yeni adam Başbakandır ve İktidar Par- tisinin Genel Başkanıdır. İsmet Paşanın onunla dost- ça temaslar devam ettirmesinin hiç bir fevkalâdeliği yoktur, bu, hiç bir fevkalâde durumun da neticesi de- ğildir. Iktidarın başı ile Muhalefetin başı arasındaki şahsi münasebetlerin gergin, kırıcı ve soğuk olması- nın İsmet Paşanın şahsı için, C.H.P. için ve rejim için hiç bir faydası yoktur. O halde İsmet Paşa, bu tarz teması devam etirecektir. Ama Demirel bunda, ken- disi için, Demokrat liderlerin gördükleri tarzda bir handikap görür mü? Eski D.P.'deki Bölükbaşı tarz adamlar, yeni A.P.'de de görülmektedir ve bunlar De- mireli, İsmet Paşanın kucağında olmakla suçlamak- ta, onun aleyhindeki propagandayı öyle yürütmekte- dirler. Hattâ, iki liderin konuşması hakkında uyduruk bilgiler verenler arasında A.P.'nin milletvekili yazar- ları bile vardır. Demirel bunlar karşısında bir komp- lekse kapıldığı ve İsmet Paşayla kolkola, omuz omu- za görünmekten korkmadığı, kendine güvendiği süre medeni münasebetlerdeki Bahar Havası sürüp gide- cektir ve bunun nedenlerini, felsefesini izan sahibi herkese anlatmak hiç zor olmayacaktır. Demirel derse ki: "Ah, benim başında bulundu- ğum kütlede izan nerede? Onda izan olsaydı ben Tür- kiye Cumhuriyetinin Başbakanı olabilir miydim hiç?" ve böyle bir mantıkla münasebetlerini tanzim ederse bu, elbette ki kendisinin bileceği, kararlaştıra- cağı bir husustur. Ama, şimdi ortada bir de tecrübe bulunduğu için, o tarz bir karar eskilerin kararından da vahim bir hata teşkil eder. Son günlerdeki İsmet Paşanın Başbakanla temas- tan, Tural Meselesi, Türkiyede bir şeyler olacağı söy- lentileri ve yakın istikbal konusundaki çıplak ger- çe sadece bundan ibarettir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: