3 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

3 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lerinin son derece sinirli ve hiddetli olduklarını, Cumhuriyete fena halde kıldıklarını, Suphi Ka- ramanın bir basın toplantısı tertiplediğini bil- dirdiler. Bazı üyeler gazetecileri haşlamışlar, “böyle giderse.." diye başlayan tehditler bile savurmuşlardı. Bu ne hafiflikti! (Memleketin bekası bakımından böylesine önemli bir hadi- se nasıl olur da, Komitenin izni olmaksızın ya- zılabilirdi! İhtilâlin ilk günlerindeki "Basınla balayı" da yerini yavaş yavaş, çok iktidarın basınla olan münasebeti tarzında bir münase- bete bırakıyordu, Fakat M.B.K. Basına, sonuna kadar fazla baskı yapmayacak, bazı şahsi hid- det, hattâ şiddet tezahürleri görülse de Ihtilâl, hiç bir ihtilâlin olmayacağı kadar müsamahalı davranacaktır. Bunda, Cemal Gürselin rolü bü- yük olacaktır. General ve amirallerin yanında subayların da emekliye ayrılmış bulunduklarının saklan- masına elbette ki imkân yoktu. Cumhuriyetin haberi doğruydu. Dünya kadar subay gidip te ikramiyelerini çekerlerken -ve söylenirlerken- bu nasıl reddedilebilirdi? Nitekim Suphi Kara- man da hadiseyi değil, yayınlanan rakkamı ya- lanladı.Ga zeteciler, gerçek rakkamın ne oldu- Şunu sormuşlar. Karaman şu cevabı vermiş: — Yayınlanan rakkamı iki ile çarpıp beşe bölümüz doğru adedi bulursunuz..' Gazeteciler: — 5 bini ikiyle m 10 bin çan Bu beşe Bölniiie. 2 bin olur. Yani, eme liye sev- ilen subayların sayısı 2 bin midir?" demiş- er. Karaman gülmüş, “Eh, aşağı yukarı" ceva- bını yermiş. Bizim çocuklar bunu anlattıkların- da "Ne şirinlik.. Ne şirinlik.." diye alay ediyor- lardı, ikiyle çarpacaksın, beşe böleceksin! Bu- nun yerine doğrudan doğruya "iki bin" diyemez miydi sanki? Diyemezdi. Çünkü Suphi Karaman Cum- huriyetin verdiği rakkamın doğruluğunu, bu basın toplantısını yaparken biliyordu. Ordu Tensikatında, 235 general ve amiralle birlikte emekliye sevkedilen subayların sayısı dört bi- nin üstünde ve beş binin altındadır. Bu eski as- kerlerin büyük kısmı hep, yüreklerinde, Orduya tekrar dönmenin iştiyakı ve hesabını taşıyacak- lar, Eminsu diye teşkilâtlanacaklar, mücadele açacaklar, mücadelelerinde, kendilerine elaltın- dan vaadde bulunan A.P.'nin kucağına düşecek- lerdir. Kendilerini Ordudan atan ihtilâlcilere karşı duydukları kızgınlık, İhtilâle karşı olan kızgınlıkla birleşecektir. Ama Türkiyede, ken- dilerini tekrar Orduya alacağını vaad ediveren 70 parti bir gün iktidara gelecek, vaadini, çok va- adi gibi büyük bir pişkinlikle unutacaktır, Or- dudan ayrılanlar Orduya dönemeyeceklerdir. İsmet Paşa bu gerçeği başından gördü. E- ger A.P.'nin yaptığı hafifliği yapacak seviyede bulunsaydı ve Eminsuların ağızına balı o sür- seydi Eminsular onun emrinde er gibi çalışır- lardı. İsmet Paşa Eminsular için iyi şeyler söy- ledi, onların haksızlığa uğramış bulunduklarını da teslim etti. Gerçi, seçimlerin en çetin müca- dele anlarında bile ne General Tulganın müra- caatını, ne o zaman aldığı vaziyeti, ne de tensi- kata mâni olmak kudretine sahip bulunmadığı- nı açıkladı ama, bunu tasvip etmediğini sakla- madı. Fakat gördüğü bir gerçek vardı: Tensi- kattan sonra yeni bir Ordu olmuştu, bu ordu eskileri bünyesine almayı katiyen kabul etmez- di. Ederse ne hiyerarşi, ne disiplin, ne otorite kalırdı. Koca koca generaller, amiraller, kıde- mi çok albaylar, yarbaylar nereye sığdırılacak- lardı? Bunun mümkün olduğunu düşünmek, gerçekçilikle hiç ilgisi bulunmamak demektir. Zaten, Eminsuların da bunu hisleriyle istedik- leri, taleplerini mantık ve askerlik kantarına vurduklarında başka neticelere vardıkları açık- tır. Ne var ki bütün hayatı üniformalı geçmiş, bütün istikbalini üniformasıyla kurmuş bir genç adamın kendisini bir sabah, üzerinden üni- forması zorla çıkarılmış halde bulmasının ıstı- rabı sivillerini hattâ emekli olmamış askerlerin kolay anlayabilecekleri bir dram değildir. Eminsuların Orduya dönmelerinin imkân- sızlığı daha sonra, 1961 e erir takiben im- zalanan Çankaya Protokoluyla kesinleşecektir. Bu, açılması Ordu tarafından istenmeyen kapı- lardan biri olarak o protokolde, adıyla zikredi- lecek, politikacılar Ordunun bu kati arzusunu kabul edeceklerdir. Ordudaki Tensikat, bir çok general ve amiralin meslekten uzaklaştırılmalarının ya- nında bir de, "tanzim"e yol açtı. mutla- ka orduya dayanması gerektiğinin farkındaydı. Gerçi Gürsel, yazın ortasında hâlâ, 29 Mayıs günü İsmet Paşaya ifade ettiği gibi kendisini çok sağlam, çok kudretli ve orduya mutlak hâ- kim görüyordu ama Komite üyeleri, ilk günle- rin heyecanı ve şaşkınlığı geçtikten sonra bazı komutan ve subayların M.B.K.'nin otoritesini tartışmaya başladıklarından haberdardılar. Bil- hassa bir takım kilit noktaları vardı ki oralara "Komitenin adamlarının getirilmesi ihtilâlin güvenliği bakımından elzem görünüyordu. Ten- sikat sırasında oralarda bulunup ta Komitecile- re fazla emniyet vermeyen veya Komitecilerin kendilerine kâfi derecede yakın bulmadıkları subayların emekliliklerinin bir sebebi de budur.

Bu sayıdan diğer sayfalar: