ta bir albayın alay komutanı, bir albayın tümen komutanı, bir diğer albayın ordu komutanı, bir albayın ise Başkomutan ve Genel Kurmay Baş- kanı olması tarzında bir durumun yaratılması garabeti mantıksızlığın başka yönüdür. Dündar Seyhan kitabında, belki kendi gru- punun kafasından geçen, fakat o tarihte açığa vurulmamış, her halde Komite Şakak gunn desteğini haiz bulunmayan bir "büyük tasav- vur"u da bahis konusu etmektedir. Efendim, Türkiyede teknik adam zaten azmış. Bunların bir takım müesseselerin başında idareci sıfa- tıyla çalıştırılmaları potansiyel kaybına sebep olmaktaymış. Bunların teknik işlere verilmele- ri uygunmuş. Ya, boşalacak idare kadroları? İşte, Ordudaki Tensikatın bir kerameti burada ortaya çıkıyormuş. Ordudan emekliye ayrıla- cak subaylar var ya.. Genç genç albaylar, yar- baylar.. Onlar, idareci diye, müesseselerin başı- na getirileceklermiş. Demirden bir merkezi ida- Şinasi Orel, Ordudaki tensikatı plânlamak için çalıştırılmış komitenin belli başlı üyelerinden biridir. M.B.K. sonradan onu, Devlet Plânlama Dairesinin başına getirdi. Orel, eğer tensikatın felsefesi ve metodu kendisinden geldiyse Emin- su işinde ne kadar günah işlemişse Plânlama Teşkilâtının kuruluşundaki emeğiyle onun üs- tünde sevaba girmiştir. Bu daire Orel tarafin- dan ne kadar sağlam kurulmuş ki, içerden ve dışardan gayretler onu hâlâ yıkamamaktadır. 68 re, demirden idareler altında her çeşit müesse- se ve toplum kesitleri! Sonradan, 22 Şubatın da felsefesini verdiğini ileri sürecek olan Albayın ve onun kafa denklerinin, Türkiye Cumhuriye- tine biçtikleri şekil budur. Ordudaki Tensikatın, mahiyeti ve netice- leri itibariyle M.B.K.'nin bir "bahtsız tasarru- fu" olduğu bugün kabul edilmiştir. Fakat ope- rasyon olarak bunun da, tıpkı 27 Mayıs ve 14'- ler harekâtı gibi mükemmel tatbik edildiğini kimse inkâr edemez. M.B.K. tensikatı,, Orduyu teşkil eden bütün kuvvetler için düşünmüş, Kara Kuvvetlerindeki tensikatı Suphi Karaman, başka bazı arkadaş- larıyla, Şinasi Orel ve Dündar Seyhanla birlikte yürütmüş, Komitenin havacı üyeleri Hava Kuv- vetlerini, denizci üyeleri de Deniz Kuvvetlerini üzerlerine almışlardır. 3 Ağustosu 4 Ağustosa bağlayan gece bu kuvvetlerden birinde harekâ- tın nasıl cereyan ettiğini anlatırsam, sanırım, tatbikat hakkında bir fikir vermiş olurum. Hava Kuvvetlerinin komutanlık karargâ- hı.Karargâh henüz, Meclisin altındaki yeni ye- rine geçmemiş. Opera meydanında, Türk Ku- şunun hemen arkasında. Mesai saati bitiyor. Fakat, tatbikatta görev verilecek subayların eline bir pusula sıkıştırılıyor: "Gitmeyin, ka- lın". Bu subaylar kalıyorlar, ve kalanlar komu- tanlığın şeref salonunda toplanıyorlar. M.B.K.'- nin üç havacı üyesi, Mucip Ataklı, Haydar Tunçkanat ve Emanullah Çelebi ooradadırlar. Karargâh subaylarının en kıdemlisi ise, Hava Kuvvetleri oKurmay Başkanlığına getirildiği anlaşılan Kurmay Albay Muzaffer Sanal On- lar, nenin nasıl yapılacağını bilmektedirler. Plânın hazırlayıcısıdırlar. O gece Hava Kuv- vetleri Komutanı ile birlik ve üs komutanların- dan bazıları değiştirileceklerdir. M.B.K., elinde kuvvet bulunduran bu subaylardan bir kaçının emekli olmamak için direnebileceğini tahmin ettiğinden şöyle bir tertip düşünmüştür: Emek- liye sevkedilen komutan emekliye sevkedildiği- ni bildiren tebliğ zarfını eline aldığında, yeni komutan birliğinin başına geçmiş olacaktır. Tebliğ mektupları hazırdır. Bunların altın- da Milli Savunma Bakanı sıfatıyla Orgeneral Fahri Özdileğin imzası vardır. Fahri Özdileğin kendisi de, bu operasyonla emekliye ayrılan komutanlar arasındadır. Komite, bu tensikatı plânladığında kararlaştırdığı bir kanunu, meş- hur 42 sayılı kanunu o günkü Resmi Gazetede yayınlatmıştır. Bu kanunla, emekliye sevkedi- len subaylar dolgun bir tazminat almakta, e- mekli maaşları da yüksek bir seviyede tesbit edilmektedir. Tensikatın mali portesi 100 mil-