17 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

17 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

beki hamam, eski tas. Bir yandan soğuklar bastırdı, bir yandan zam haber- leri. 1967 kalkınma programında 2 milyar 219 mil- yon liralık bir açığın bulunduğu ve zamların bu açığı karşılamak üzere bir zorunluk olduğu yetkililer tara- fından açıklanmıştır. Kalkınma plânının gerçekleşe- bilmesi için milletçe fedakârlıkta bulunmak duru- munda olduğumuzu elbette ki biliyoruz. Zaten, Tür- kiye gibi ekonomik yönden gelişimini yapamamış bir memlekette kalkınmanın başarın elbette ki, ancak, halkın bu harekete katılmasıyla mümkün olacaktır. Ne var ki bugün beklenen zamlar, kalkınmanın ön- gördüğü reformlar yapılmadığı için, gene bozuk düze- nin bir devamı mahiyetindedir ve sıkıntıdaki halkın daha fazla sıkıntı çekmesinden başka hiçbir işe yara- mıyacak, geçici bir tedbir olarak kalacaktır. Bir top- lumda, vasıtalı vergilerden en fazla zarar gören kim- seler her zaman dar gelirliler olmuştur. İşleri tıkı- rında giden, tezgâhını kurmuş bir vatandaş, sigaraya, çaya, elektriğe veya kömüre gelecek zammın ağırlığı- nı hiçbir şekilde duymaz, sorsanız bilmez. Oysa ki tez- gâhım, çoluk çocuğunu kuşaklar boyunca rahat etti- recek, yazlıklarını kışlıklarını, hanlarım hamamlarını, çalışmadan yaşamalarım teminat altına alacak şekil- de kurmuş bir vatandaş, 10 yıllık kalkınma plânının öngördüğü bir vergileme sistemine tâbi tutulsaydı, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma ilkesi bugüne kadar uygulanabilseydi, bugün halk, o- muzlarında yeniden bir "ayarlama" politikasının yü- künü duymaz, memleket kalkınmasında gerekli feda- kârlığı daha çok, bu memleketin nimetlerinden en fazla yararlananlar yaparlardı. Hal böyle iken, bugün- kü iktidar yalnızca gerekli hamleleri yapamamakla kalmamakta, koalisyon hükümetleri zamanında alın- mış isabetli kararları, atılmış adımları da engelliye- rek, -meselâ, servet beyannamesi ve vergi açıklaması gibi kontrol sistemlerini kaldırarak-, çok kazananın ölçüsüz kazanmasını sağlama yoluna gitmekte, bunun için, seçim kazandığı günden bu yana çaba sarfet- mektedir. İşin en acı yanı da, halkın, bu derece ken- di aleyhine, ters bir politika karşısında gereken tep- kiyi gösterememesidir. AP'nin, bu olumsuz ekonomik politika ve zihniyet sayesinde, yakın zamanda, ne ka- dar tekzip yoluna giderse gitsin, birçok yeni ihtiyaç maddesine zam yapma zorunda kalacağı gayet açıktır. Şimdi, bu durum karşısında, "bırakın yapsınlar da halk anlasın" diyenler vardır. Bu düşünüşün ya- rarlı Ur sonuç vermediğini 1950-60 dönemi arasında gördük. Çünkü, her geçici tedbiri bir yenisi izlemekte ve büyük halk kitleleri uyuşturula uyuşturula, günü kurtarma politikası dış yardımlarla idare edilip gi- dilmektedir. Tâ ki, memleket ekonomisi enflâsyo- nun pençesine düşünceye kadar... O zaman da, enf- lâsyondan yararlanan gruplar, gene uzun bir süre, halkı kandırma cambazlığım (gösterebilmektedirler. Şu halde, AP'nin hatalarını geliştirmesini beklemek türk aydım için gerçekten makbul bir yol sayılma- malıdır. Zaten bir toplumda aydının görevi, hataların tahammül edilmez hale gelmesini beklemek değil, bunları gelişmeden düzeltmeye çalışmak, bu yoldan iktidara da yardımcı olmaktır. Türkiyenin ekonomik özellikleri, ekonomik şartları için bugüne kadar hazır- lanmış pek çok yerli ve yabancı rapor mevcuttur. Bir toprak reformu, bir vergi reformu, halkın kalkınma- ya katılabilmesini sağlıyacak olan köklü bir eğitim reformu gerçekleştirilmedikçe, yeraltı ve yerüstü kay- naklarından yararlanamadıkça, gelirin büyük kısmı mutlu azınlığın elinde bırakılıp, bunlar en zararlı ya- tırımlara teşvik edildikçe, Türkiyede ortaçağ devrini yaşıyan vatandaşın, oy kullanma hakkına rağmen, açlıktan ve çıplaklıktan, o habersizlikten kurtulması mümkün değildir. Eğer bugün İşlerimiz iyi gitmiyor- sa, okumuşlar dahil, Türkiyede pek çok kişinin bu gerçekleri yeteri kadar bilmemesinden ve bunları an- latamamasından ileri yelmektedir. Köklü bir vergi reformunun Türkiyeye neler Bağlıyacağını bilen bir halk, vasıtalı vergi sistemini yalnızca bir külfet ola- rak değil, aynı zamanda, beceriksiz ve olumsuz bir politikanın belirtisi olarak kabul eder ve politika cam- bazları işte o zaman, bilinçli tepkilerle karşılaşabilir - ler. Yoksa bugün, zam ve ikramiye bir araya getirilir, yarın buna prim, çift maaş vesaire gibi çekici tedbir- ler eklenir ve Türkiye, hiç farkına varılmadan, 1950- 60 döneminin karaborsacı, kuyrukçu, "nurlu ufuklar”- lı ve "eşsiz kalkmma"lı devrine giriverir. Jale CANDAN yönden de, bir kere daha, gerçek- ten hayran bıraktı. Vitrinlerde, fiyat bakımından yanına yanaşılamıyan kumaşlar ye- rine, aynı nefasette ve çok daha makul fiyatlı Sümerbank yünlüleri, üstelik de Olgunlaştırma Enstitüsü- nün eline düşünce, sonuç, cidden parlak olmuştu. Zarif mankenlerin 32 takdim ettikleri çok şık elbise-man- to, etek-manto takımları, mevsimin ihtiyacına en iyi şekilde cevap ve- rebilme yönünden de ilginçti. Eteğe doğru evaze olarak biçilmiş, kolla- rı aynı şekilde kapağa doğru evaze, fantezi bir bayaz manto da, gene Sü- merbank kumaşlarıyla yapılmış şa- nel tayyörler, erkek kumaşlarından yapılmış, önü işli döpiyes ve elbise- ler gibi şık ve çekiciydi. Mantolar genel olarak vücuda bitişik oolma- makla beraber, vücuda yakındı ve düğmeliler, kemerliler, spor dikişli- ler çoktu. Tayyör ceketleri ise ge- nel olarak uzundu, spor ve fantezi aynı zamanda kullanılmıştı. Defilenin göz alan renkleri, yılın modası mor, eflâtun ve acı sarı idi. 17 Aralık 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: