17 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 9

17 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Ne yapalım beyfendi, tel- graflar yağıyor. Güley bu defa, komisyon çalış- malarında, Muhalefet üyeleri avan- sın geniş' kapsamlı tutulmasını. is- terlerken, AP'lilerin iktisadi devlet teşekküllerinde, belediyelerde ve ö- zel İdarelerde çalışanlara avans ve- rilmemesi için oy kullandıklarını hatırlattı ve işlerin nasıl olup da tersine döndüğünü sordu. Adnan A- kın, cevap olarak ellerini havaya kaldırdı ve, karşısında avanstan yararlanama- yan memurların tepkilerinin * 'uyu- tulması" kararı alınmıştı. Bu kara- n Grup Yönetim Kurulu üyeleri sa- mimi dostlarına söylüyorlar ye “başka çare yok" diyorlardı. İşte, bu haftanın başında durum buydu: İkiye bölünmüş, bir kısmı ümitlen- dirilmiş, bir kısmı ise mağdur edil- miş bir memur kütlesi ve bir taktik olarak el attığı meselenin gelişmesi karşısında şaşırmış ve çeşitli teller- YURTTA OLUP BİTENLER gelmiştir. Oysa bu reform için bir kanun -657 sayılı Devlet Memurla- rı Kanunu- Meclislerce kabul edil- miş bulunmaktadır. İktidarın yap- tığı ise, vaadine rağmen, bu kanunu uygulamamanın ayıbını unutturaca- ğını sandığı alaturka tediyelerden ibarettir. Ve o tediyeyi bile doğru dürüst yapamamaktadır. Nereden nereye gelinmiştir!. Bir personel reformu için yıllarca çalı- şılmış, gerekli kanun hazırlanarak — Ne yaparsınız? Allah, büyük Allah!..” dedi. Bu sıralarda AP Grup Yönetim Kurulu toplantısı sona ermişti. Grup Yönetim unda mesele görüşülmüş ve mali imkansızlık çekten, den çalmaya başlamış bir iktidar Allah'a kalan mesele Devlet memurlarının durum gibi, Allah'a kalmıştır. Personel Reformu da hayal haline kabul edilmiş, sınıf tüzükleri hazır- lanmış ve siyasilerin kesin vaadle- riyle konu, Demirelin iktidara geldi- ğinde gün meselesi olarak kabul e- dilmiştir. Demirel, iktidara geldiğin- de, Personel Kanununu uygulayaca- ğını -hem de hiç bir açık kapı bırak- söylediği Bu ara Personel Kanununun Temelindeki Dinamit Devlet Memurları Kanunu -"Personel Kanunu"- nun, bugün yüksek" öğrenimini tamamlayıp devlet ka- pısını memurluk istemek için çalanların doğdukları yıla kadar giden bir geçmişi vardır. "Personel Ka- nunu" adıyla isim yapmış bu rejim, memurlarca yıl- laryılı hasretle beklenmiş» nihayet okanunlaşmıştır. emurun, devlet hizmetindeki maddi, manevi sıkıntısına derman olması beklenen kanun, ne yazık ki, memurlar için, doğduktan sonra daha büyük bir ıstırap kaynağı olmuştur. Kanun, en geniş anlamıyla, memurun devletle olan müngsebetlerinde, gerek özlük hakları, gerekse mali hükümler bakımından tatmin edici yenilikler getirdi. Kanunun, hizmetlerin bünyesine ve hizmetli- lerin durumuna göre en Adil ölçülerle uygulanması hukuk ve kanun kavramı bakımından zorunluydu. A- mir kanun hükümlerinin olayların bünyesine uydu- rulması yönünden birçok maddelerin idari kazaya bi- rakılması gerekiyordu. Bu sebeplerle, kanunda» me- murun hizmette oturacağı yer, sorumluluklar, yetki- ler ve ücret rejimi, kadro kanunu ve sınıf tüzükleri- ne bağlandı. Sınıf tüzüklerinin hazırlanması işi, il- gili kurumlara bırakılıyordu. Kurumlar, bu yl kanunla alınca komisyonlar kurdular, tüzüklerin tan zimi için çalışmalara başladılar. Tüzük komisyonları n B arın ileri gelenleri, yüksek dereceli me- murlar teşkil ediyordu. Kurumların subaşlarını tu- tan kimseler bu işte hem hâkim, hem mahkum du- rumunda idiler. Bir tecrübe kobayı gibi tüzük ma- sasına yatırılan küçük memur durumdan hiç de memnun değildi. Kanunun ışığı altmda hazırlanacak tüzükte en önemli nokta, hizmetin değerlendirilmesi idi. Memurun işi, yaşı, tahsil durumu, hizmet süresi gibi hususları birbirine bağlayan kanun, tüzükçüle- 17 Aralık 1966 re ter döktürüyordu. Yönetici ve icracı sınıfların ay- rılmasında, komisyonlarda sert tartışmalar oluyor- du. İşi ne olursa olsun, merkezde çalışan memurla- rn "yönetici" sayılmasında ayak direyenler vardı. Böylece, falan Bakanlığın bir bürosunda kâtip mev. iinde bulunan memurun yönetici, o Bakanlığa bağlı falanca il teşkilâtında meselâ başkan olan filan şah- sın o yönetici maiyetinde icracı olması gerekiyordu. Sınıflarda kademeler ve dereceler olacaktı, her kademe ve derecenin bir tabam, bir de tavam vardı. Ücretin en aşağısı tabanda, en çoğu tavanda idi. Ku- rumların ileri gelenleri, yüksek dereceli memurlar, bugün ellerine her ay geçen para bakımından, tavanı delip geçmişlerdi bile. Bunları kara kara düşündü- ren, kanun ve sınıf tüzüğü içinde alacakları para idi. i kanun, memura, herhangi bir nam altında, hiz- metinin hak ettiği ücretin üstünde bir para verilmesi- ni kesin olarak yasaklıyordu. 3900 lira ücretli genel müdürlüklerin, müsteşarlıkların meşru yoldan 6-7 bin lira getirdiği devir kapanacaktı! Tüzükler geciktikçe gecikiyordu* Küçük memu- run dikkatle, ibretle izlediği bu mücadele, kanunun uygulanmasını engellemek gibi tehlikeli bir yolda idi. Bu konuda Başbakan, Personel Kanununun teme- lindeki dinamitten habersiz, vahilerde bulunuyordu. Günler geçti, devlet babadan alnının terinin kar- şılığım avucunu açarak bekleyen memur tamamen ümitsizliğe düştü. Personel Kanunu sözü, artık, me- muru katılırcasına güldüren bir espri halini aldı. Şimdi, kanunun yeniden ele alındığını haber alı- yoruz. Bu yeni kanun çıkana kadar memurun avans yoluyla tatmini cihetine gidilecekmiş. Her ne ise, tat- min tatmindir. Az da olsa, hiç olmazsa verilen söz- lerin hatırlanmasına faydası olur! H. Nihad ERER

Bu sayıdan diğer sayfalar: