28 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 23

28 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 23
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ Sanayi Madalyonun öbür yüzü Bütçe ve Plân Komisyonunda ko- nuşan bazı (milletvekilleri, "A- nadol" markası ile piyasaya sürül- mek istenilen otomobilin Türkiye karoserisi- olmasının büyük bir mahzur teşkil ettiğini, bir tara- fının kırılıp çatlaması veya ezilme- si halinde bütün karoseriyi değiştir- mek zorunluğu doğacağını ispatla- maya çalıştılar. Fakat, montaj sa- nayii ile oynanmak istenilen ve yer- li gerçek sanayiin doğmadan boğul- masını öngörmekten başka rolü bu- lunmayan bu tertipler karşısında a- lınması gereken bilimsel tedbirler- den bahsetmediler. Dedikoduyu zor aşan bağırmalarla işin içinden çık- ma yolunu tuttular. Oysa mesele- nin içyüzü tamamen başkadır. Mon- taj sanayii, uzayıp giden bir güm- rük oyunudur. Bu oyunun amacı, çeşitli malların o Si çeşitli itha- lâtçılarının ithal imkânlarına set çekerek, ithalâtı otomobili monte etmeğe kalkışan firmanın tekeline vermektir. Otomobil ithal ederek, yüzde 140 oranında vergi alan dev- letin elinden bu imkânın kaydırıl- ması ve belirli bir firmanın, otomo- bil ithali yoluyla, bütün bir ithal düzenine hakim olması sağlanmak istenmektedir. Yılda birkaç bin ta- ne otomobil monte etmenin bir oto- mobil sanayii demek olmadığını, o- ol'un zamanla bir hakimiyet kur- mağa doğru gideceğinden şüphe e- dilmemelidir. Hikâyenin başı 1” yılının Aralık ayı ortalarında, Ankarada bazı vatandaşlar, çok ilginç bir törene çağrıldılar. Pahalı, parlak kartonlara bas uyarak Ankaranın lüks Dedeman O- teline giden vatandaşlar, örtülerin altına gizlenmiş üç otomobilin silue- tini farketmekte gecikmediler. De- deman Otelinin lüks salonları, bu lükse uyacak giyinişte bir çok poli- tikacı, iş adamı v Vet- lisini en iyi şekilde ağırlamak için hazırlanmıştı. Tören saati gelince, bir yetkili, nazenin otomobillerin üzerindeki örtüyü büyük bir dikkat ve heyecanla kaldırarak, pırıl pırıl üç arabayı, hazır bu! unanların göz- lerinin önüne serdi. o Uzunlu-kısalı 28 Ocak 1967 VE MALİ nutuklar, adının "Anadol" olduğu söylenen bu sözde "ilk türk otomo- bili"nin meziyetlerini, hünerlerini ve üstünlüklerini saya saya bitire- mediler. Söylenenler çok teknik rakam- lardı. Motorun beygir gücü, silindir hacmi, piston kollarının uzunluğ fren tertibatı... gibi bir sürü açıkla. ma birbirini kovaladı. Karoserisi- nin "fibre glasse" olmasının otomo- bile üstünlük kazandırdığını da sık sık tekrar eden ilgililer, ellerindeki tokmakla karoserinin çeşitli yerleri- ne vurmak suretiyle sağlamlığını ispat etmeyi de unutmadılar. Dönen ll) haberleri olmasına im- kân bulunmayacak durumdaki kim- selerle işin içyüzünü iyi bilen hinoğ- luhinler, "ilk türk otomobili"nin türk ekonomisine kazandıracağı bü- yük meblâğların hesabını yaptılar, arabanın yüzde kaçının yerli, ne ka- dar kısmının yabancı olduğuna da- ir, bilmeceyi andıran tartışmalara giriştil er. Az gelişmişliğin kaderi Jeiaya, göre, Anadol, Ford firması- nın İngilteredeki kolu olan ve Consul otomobillerini yapan fabri- kaların uzmanları tarafından, Tür- kiyenin özel şartlarına uygun ola- rak etüd edilmişti. Otomobil, en kısa zamanda yüzdeyüz yerli ima- lâta geçilecek tedbirler de düşünü- lerek hazırlanmıştı. Hazır bulunan birçok safdil, nihayet türk sanayii- nin de otomobil yapacak seviyeye ulaştığını görmekten kıvançlı, caka satarcasına, otomobilin etrafında dolaşıyor, oynanan oyunun parasız propagandacılığını yapıyordu. Ayni haftalarda, Pariste yayım- lanmakta olan haftalık ünlü LEx- press dergisi, İngilterenin Consul arabalarını imal eden Ford fabrika- larının, bazı ikinci dereceden firma- lardan topladığı malzeme ile, Tür- kiye için yeni tip bir otomobil yapı- mına başladığını bildiriyordu. İçer- dekiler yerli arabadan söz açarlar- ken, yabancılar bunun büyük bir yalan olduğunu ortaya koymak is- SAHADA tercesine yayınlar yapmaktaydılar. erçek olan şudur ki, dünyanın bütün az gelişmiş ülkelerinde oyna- nan montaj sanayii komedisi, yeni bir biçim altında Türkiyede de sah- neye konulmuş bulunmaktadır. A- dına Anadol denilen otomobilin şimdilik sadece adının yerli olduğu- nu söylemek mübalâğa Lâstiği yerli denilmektedir. lâstiğin ne gibi serüvenlerden geçe- rek Türkiyede imal edildiğini ve yediliğinin. ne büyük bir yalan ol- gunu söylemeğe lüzum yoktur. Boyası yerli denilmektedir. Makas- ları, kasası, kabloları, akümülâtörü yerli denilmektedir. o Yerli sanılan bütün bu mallar, aslında, Anadolun yaşamağa koyulduğu büyük mace- rayı küçük ölçülerde yaşayarak ge- çip gelmiş sözde yerli mallardan başka bir şey değildir. İşin acı olan yanı gütün mesele, yerli ve yüzdeyüz türk olan bir sanayi kurmaktır. Bunun örneklerini Doğuda ve Ba- tıda da görmek mümkündür. Bu- gün Sovyetler Birliğinden, Roman- yadan, oYugoslavyadan tutunuz da İspanyaya kadar birçok ülke, ya- bancı sermaye ile işbirliği halinde, otomobil montajına gitmektedir. Ancak, bu ülkelerdeki uygulama- larda son söz daima yabancı ser- mayeyi kabul eden ülkelerin yöneti- cilerinde kalmakta, montaj sana- yiinin, yerli ve gelişen sanayii öldür- mekle görevliymiş gibi davranma- sına engel olunmaktadır. de ise, aslı yabancı malzeme ve lisanslarla yapılmış bazı mamul malların herşeyi yabancı olan bir otomobil üzerine takılmasını yerli sanayi sanmak saflığı bütün al ğıyla sürüp gitmektedir. Şimdiye kadar İnternational Hervester'den, Minepolis Moline Türk Traktörleri- ne kadar çeşitli oalanlarda örneği bol bol görülen montaj maskaralı- $ı yepyeni bir döneme girmiştir. Bu sefer küçük bir farkla sahneye çı- kan oyun, türk kamuoyu ile açıkça alay etmekten korkmayacak kadar cüretlidir. (AKİS: 31) 23

Bu sayıdan diğer sayfalar: