28 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

28 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Kızılordusuz Komünizm'! ürkiye, bugün bir komünistleştirilme (tehlikesiyle karşıkarşıya değildir. Türkiyenin bir komünist ih- tilaliyle kızıl âleme maledilmesi de aklın dahi alma- yacağı bir boş ihtimaldir. Türkiye, tarihinde bir defa bu tehlikeyle burun buruna gelmiştir, fakat m komünistlerin hiç rolü olmamıştır: ( İkinci ünya Harbi sırasında! Eğer o devirde memleketin idarecileri, bir gaflete gelip veya kısa bir görüşün neticesi, meselâ almanlar Stalingradın kapılarınday- ken Almanyayla birlikte harbe ,girselerdi Türkiye bu- gün, tâ 1945'ten itibaren bir "kurtarılmış komünist ülke" olurdu. Bunun dışında, ne İstiklâl Savaşımız sı- rasındaki güleryüzleriyle, ne de -"1946 Talepleri" sıra- sındaki çatık kaslarıyla Kremlinin sakinleri Türkiye- yi komünist yapabilirlerdi. Bir memleketi komünist yapmak, daima, bir "dünya siyasi konjonktürü" me- selesi olmuştur, zira, özelliği bulunan Çin hariç, her yerde bu iş için Kızılordunun desteğine zaruret hasıl olmuştur, Kızılordunun müdahalesine de İkinci Dün- ya Harbinin siyasi konjonktüründen başka hiç bir konjonktür müsait manzara göstermemiştir. Komü- nizmin belki proletaryaya en ziyade cazip geldiği Bi- rinci Dünya Harbi sonunda bile, bu rejim ne Alman- yada, ne Macaristanda yaşayabilmiş, o memleketlerin kendi öz kuwvetleri, ihtilâlciler bir Kızılordu desteği- ne sahip olmadığından kızılları hezimete uğratmış- lardır. Bugün Türkiyede ayaklanma tarzında bir komü- nist kıpırdanışı bahis konusu değildir, bunun en ufak ciddi belirtisi yoktur, ama böyle bir teşebbüs olsa bu- nun tükürükte boğulması işten sayılmamalıdır. Tür- kiyenin gerçek iç kuvvetleri bir baştan ötekine anti- komünisttir ve bunlara sızma gayretleri şimdiye ka- dar tesirli bir netice vermemiştir. Türkiyede komünizmle mücadele, eğer hedef bu sızma lam a sağlam barajlar kurmaksa bir mâna ifade eder. Komünizme karşı sağlam baraj- ların ne olduğu ie artık en basit bir dünya görüşü- ne sahip bulunanların malümudur. Komünist âlem kendi Demir Perdesini aralamak zorunda kalmışken komünizme karşı böyle bir perdeyi çekmeye kalkış- mak, başı kuma gömmekten zerrece farklı değildir. "Komünist taktikleri" diye ilân edilen çok davranı- şın, aslında, bazı maksatlı çevrelerin hiç işlerine gel- meyen davranışlar olduğunu bilmeyen kalmamıştır. Komünizmin bir ahlâk buhranı yaratılarak geleceği ise, Orta Çağdan kalma papaz zihniyetinin bir endi- şesidir. Yeni çağın papazları bile bu dar kafalılıktan çoktan kurtulmuşlardır ve sondan bir evvelki Papa, Ciovanni, komünizmin gerçek yolunun sosyal adaletsizlik olduğunu bir ansiklikle (hristiyanlara ve dünyaya ilân etmekten kaçınmamıştır. Türkiyede komünizm, mahiyetinden ziyade, ken- disine verilmek istenilen bir garip mâna dolayısıyla tehlikedir. Zira bu mâna öyle bir mânadır ki, aslında 28 Ocak 1967 Metin TOKER komünizme karşı baraj teşkil edecek her şey komü- nizmin ta kendisi diye gösterilmektedir. Açık rejim ve serbest tartışma mı? Aaa, tenkitlerin altında ko- münizm yatmaktadır! Sosyal adalet mi? İşte, sınıfla- rı birbiri aleyhine tahrik etmek budur! Dünyanın bü- tün batı memleketlerindeki gençliğin havasındaki bir gençlik mi? Eyvah, gençler komünist oldular! Her ta- şın altında bir komünist görüldü ve onun korkusun- dan memleket bir sıkı rejimin altına sokuldu mu o antikomünist rejimin yarattığı antipati dolayısıyla komünizm bile sempatik gelmeye başlar. Bilhassa genç nesile.. Bu genç neslin, C.H.P. henüz Ortanın So- lundaki yolunu bulamamışken vr daha soldaki T.İ.P.'ibile sevimli görmesi, fakat C.H.P. uyanınca onun da uyanması bir tesadüfün eseri değildir. Film sansür etmek, şarkı yasaklamak, hangi dansın yapı- lıp hangisinin yapılmayacağını oaskeri emirnameyle tesbite kalkışmak, hele teokratik düşüncelerin eseri olan cereyanları, temelinde, bir komünist tertibi gibi görmek hiç bir yerde toplumları adam etmemiş, ak- sine, onlara felâket hazırlamıştır. Bazı mahlüklar vardır, aydınlıktan korkarlar. Komünizmin belâlısı, açık rejimdir. Demokrasinin iyi işlediği ve demokra- siye inanmış kuvvetlerin uyanık bulunduğu memle- ketlerde komünizmin de, onu öcü diye gösterip kendi düdüğünü çalan faşizmin de başarı kazanmamasının sebebi budur. Sosyal adalete dayanan ileri bir toplu- mun açık rejimle gerçekleştirilmesinin kabil olduğu bugün Türkiyede, Allahtan, memleketin bütün gerçek kuvvetleri tarafından kabul edilmiştir ve başta Ordu, hiç bir kuvvet bunun aksi bir sisteme yeşil ışık yak- mak niyetinde değildir. "O mâhiler ki derya içredir deryayı bilmezler" derler. Ordunun içinde ban kimseler bulunabi- lir ki bunlar Türkiyede Ordunun temayülüne doğru teşhis koymamış olabilirler. Halbuki 27 Mayıs- tan bu yana doğru bir teşhis koymak için ele çok fır- sat geçmiştir. 27 Mayısta bir sivil, Menderes, bütün fenalıktan bir anda temizleyecek adam olarak kendi- ni görürdü ve bunun için bir sıkı rejim düşünürdü. Menderes ne oldu? İhtilâlde 14 subay memleketin halini beğenmezlerdi ve ancak kendilerinin bütün fe- nalıkları bir anda temizleyebileceklerini, hoplaman, zıplaman şekilde Türkiyeyi kalkındıracaklarını sanır- lardı. Ne oldu, 14'ler? 22 Şubatta bir grup üniformalı, demokrasinin işlemediği inancı içinde bir gecede ikti- darı alabileceklerini hayal ederlerdi. Hepsi ünifor- masız kaldılar. Bu üniformasızlardan işi -ve hayali daha da ileri götürenlerin bir kısmı kellesinden, bir kısmı hürriyetinden oldu. Aynı tarz hayalin yeni bir sahibi çıkarsa onun âkibetinin başka olacağı nasıl düşünülebilir? Zira bunların hepsinin karşısına Türk Ordusu çık- mıştır ve Türk Ordusu bugün, tümü itibariyle, aynı temayül içinde sapasağlam ayaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: