1 Ekim 1988 Tarihli Commodore Gazetesi Sayfa 21

1 Ekim 1988 tarihli Commodore Gazetesi Sayfa 21
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

!(;/ıp'asite 1200 KByte'a kadar çıkabi- liyor. ! Disketlerin üzerine giderek daha çokveri kaybedilmesi, incecik bir plastik kılıfın içindeki manyetik lev- hanın uzun süre korunmasını giderek zorlaştırıyor. Sony firması 1984 yılın- da bunu gözönünde bulundurarak manyetik levhayı koruyacak sert plastik bir kap geliştirdi. Bu yeni dis- ketlerin boyutları da önceliklerine gö- re küçülürken, kapasiteleri arttı. Yal- nızca 34 inç (yaklaşık 9 cm.) çapın- da olan bu disketler gömlek ya da ce- ket cebine rahatça sığıyor. Tüm AMIGA modelleri bu tür disket kul- lanıyor. Kapasiteleri ise yaklaşık 900 İz (Track) Sektör L // ) Ze Resim 3. G2 Bilgiler disket üzerinde izlere ve söktörlere ayrılmıştır KByte. Bu kapasite, kapsamlı bir ki- tabı kaydetmek için bile yeterli. Ya- kın bir gelecekte AMIĞA 2000 ve 2500 modelleri 1700 KByte kapasite- li yeni disket sürücülere sahip olacak- ar. Bu kapasitelerin yetersiz olduğu durumda, bir hard diskin kullanılma- sı gereği ortaya çıkıyor. Hard disk- ler prensip olarak disketlerle aynı ya- pıya sahiptir. Yalnız bunlarda man- yetik tabaka sert metal ya da seramik bir levhanın üzerine kaplanmıştır. Bu levha, son derece dikkatli bir biçim- de kapatılmış bir kabın içine yerleş- tirilmiştir. Bu nedenle hem oku- ma/yazma kafası daha hızlı hareket edebilmekte hem de levha çok daha yüksek bir hızla dönebilmektedir. Bu yeteneği sayesinde hard disk hem da- ha fazla veriyi alabilmekte hem de bu verilere diskettekilere oranla çok da- ha hızlı erişilebilmektedir. Hard disk- ler disketlere oranla en az on kat hız- lıdır ve kapasiteleri en az 10 ya da 20 MByte olmaktadır. Hard diskin de- zavantajı, sabit bir kabın içine yerleş- tirilmiş olması ve disket gibi kolayca değiştirilmemesinde yatmaktadır. Herhalde içinde tek bir kasetin sabit olarak monte edilmiş olduğu bir teyp tasavvur edemezsiniz. Buraya kadar anlatmış oldukları- mız, aslında bilgisayarın yalnızca do- nanım, yani teknik parçalarını kap- samakta. Ama bu donanımdan farklı sorunların çözümünde yararlanılacak bir aletin oluşmasını sağlayan şey, ya- zılımdır. İlk bilgisayarlar yazılım ba- kımından oldukça fakir, diğer bir de- yişle adeta “çıplak”'tılar. Yani, kul- lanıcı ya da programcının istenen programı belleğe koymasından ve ça- lıştırmasından önce RAM bellek ne- redeyse tümüyle boş oluyordu. Bu ça- lıştırma işlemi, uzun süren ve karma- şık bir süreçti. Tabif o sıralarda he- nüz bu konuda yardımcı olabilecek programlar geliştirilmemişti. Bu programın akışı sırasında da her şey programın “kendisi” tarafından ya- pılmak zorundaydı. Örneğin bir programcı, ekranda ya da yazıcıda bir harfin görünebilmesi için, hangi bitlerin belleğin ya da sicilin hangi noktasında açılması ya da kapanması gerektiğini bilmek zorundaydı. Kul- Janıcı ya da programcı açısından bu son derece zahmetli bir uğraştı. Yaklaşık 20 yıldır bu durum hemen tüm bilgisayarlarda farklı. Makine açılır açılmaz, (en azından kısmen ROM'da bulunan) bir program ken- diliğinden aktif hale geçiyor ve kul- lanılmakta olan bilgisayar için gerekli bazı görevleri yerine getiriyor. İŞLETİM SİSTEMİ VE SHELL Bu tür bir program donanımı de- netledikten sonra çoğunlukla kısa bir uyarıda bulunur ve kullanıcının ko- mutunu bekler. Bu komutlar genel- likle bir programın yüklenmesi ve ça- lıştırılmasına yöneliktir. Bu “kulla- nıcı programlar'' da bilgisayarla ça- lışmayı kolaylaştıracak şekilde hazır- lanmıştır. Kullanıcı programların ki- taplık rutinleri ya da sistem çağrıları olarak adlandırılan parçaları, prog- ramı donanımla doğrudan haberleş- me yüzünden kurtarırlar. Bir harfi ekranda görüntülemeyi ya da klavye- den almayı sağlayan sistem çağrıları vardır. Bu çağrılar, manyetik bantla- rın, hâard disklerin ve disketlerin de yönetimini üstlenirler. Bu tür görev- leri üstlenmiş olan program grupları çoğunlukla işletim sistemi ya da kı- saca OS (İngilizce Operating System) olarak adlandırılır. Disket ya da hard disk kullanan bilgisayarlarda işletim sisteminin en önemli görevlerinden biri, kütle belleğini yönetmektir. Bu durumlarda işletim sistemi DOS (Disk Operating System) adını alır. AMIGA'nın işletim sisteminin adı, AMIGA-DOS'tur. Bir AMIGA 500, 1000 ya da 2000 kullanıcısı olarak AMIGA-DOS'la doğrudan yapabile- ceğiniz bir şey yoktur. AMIGA-DOS yalnızca, bilgisayarın dilinin, çoğu-, muz için pek bir anlam ifade etme- yen bit dizilerini anlar. Bu nedenle iş- letim sisteminin kendisi için hemen tüm bilgisayarlarda kullanıcıya ko- laylık sağlayacak bir ““kap”' (İngiliz- ce Shell) konmuştur. Shell, (hemen hemen) tümüyle diğerleri gibi bir programdır. Kullanıcı tarafından ve- rilen komutları bilgisayarın anlayaca- ğı komutlara dönüştürür. Aynı şekil- de kullanıcının verdiği ya işletim sis- temi tarafından yerine getirilen ko- mutların sonuçları da öncelikle Shell tarafından alınır ve kullanıcının an- layacağı bir dile çevrilir. Shell'in yar- dımı olmaksızın bir insanın bilgisa- yarla doğrudan iletişim kurması he- men hemen olanaksızdır. AMIGA'- yla çalışırken bu tür iletişim sorunla- rının ortaya çıkmasına olanak yok- tur, çünkü AMIGA kapsamlı iki Shell programına sahiptir. Bunlardan ilki ““Workbench”' olarak adlandırı- lır ve bilgisayarlar için üretilmiş en gelişkin Shell'lerden biridir. Bu prog- ram, kullanıcı ile bilgisayar arasında- ki iletişimi, çok çabuk öğrenilebilen ve çok kolay kullanılabileri resimli bir dil aracılığıyla sağlar. AMIGĞA'nın 'ikinci Shell'i “CLI” olarak adlandı- rılır ve komutların klayve aracılığıy- la yazılarak verilmesini gerektiren, bi- raz daha zor bir programdır. Komut- ların sonuçları kısa uyarılar ya da lis- teler halinde görüntülenir. Bu neden- le CLI-Shell'le çalışmak, Work- bench'le çalışmaya oranla daha zor ve karmaşıktır. Ama bu dil de kolay öğrenilebilir ve çoğu insan dillerinden daha basit bir dildir. Böylece yazılım konusu da biraz açılmış oldu. Bu konuda daha fazla bilgiyi ilerki sayılarımızda bulacaksı- nız. Şimdilik hoşçakalın. 21

Bu sayıdan diğer sayfalar: