25 Haziran 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

25 Haziran 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Yavuz Selim, Mısırda, Abbasi Hali- fesi El Mütevekkilden halifeliği o a- tınca, halifelik sünni Osmanlı ailesi- ne geçmiş ve alevilere baskı alabildi- gine artmıştır. Halifeliğin, arap bur- Juvazisinin etkisi altında bulunan smanlı ailesine geçmesi, alevileri tedirgin etmiştir. Huzursuzluk, oa- rapça okuyup yazan türk Yavuz Se- limle türkçe okuyup yazan ve Hata- yı mahlasını kullanan Safevi hüküm- darı türk Şah İsmailin Çaldıran sa- vaşıyla daha da artmış, alevi - sünni çatışması korkunç şekilde gelişmiş- tir. Şah İsmailin yenilmesi, durumu aleviler aleyhine daha da kötüleş- tirmiştir. Osmanlı Sarayı, devamlı surette, Anadoludaki alevi isyanla- rıyla uğraşmak zorunda kalmıştır. Aleviler kitle halinde öldürülmüş, oradan oraya sürülmüşlerdir. Ku- yucu Murad, tarihte kanlı olayları hatırlatan bir ad olmuştur. Şah İs- mailin oğlu Tahmasp ve Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman zamanında da alevi-sünni mücade- lesi devam etmiş, bu kanlı ve zalim didişme, halk edebiyatımızın usta- larından Pir Sultan Abdalın şiirle- riyle günümüze kadar gelmiş, tür- küleşmiştir. Osmanlı tarihi, alevi- sünni mücadelesiyle doludur. Şey- hülislâmlar amansız birer alevi düşmanı kesilmişler. İbrahim El- malı gibi ve devlet gücünü alevile- re baskı için kullanmışlardır. Alevi - sünni mücadelesi, Atatür- kün 1924'de hilâfeti (o kaldırmasıyla hukuken son bulmuş, yüzyıllardır zulüm gören aleviler azıcık huzura kavuşmuşlardır. Alevilerin Atatürkü sevmeleri ve devrimcilikleri obura- dan gelmektedir. Ancak, yüzyıllar- dır her türlü imkândan yoksun bı- rakılan, hor görülen, ezilen alevi- ler, sosyal ve ekonomik bakımdan umdukları eşitliğe kavuşamamışlar, dinin politikaya âlet edilmeğe baş- lamasıyla da yeniden küskün, tedir- gin hale gelmişlerdir. Türk aleviler, araplaşmaya şid- detle karşı koymuş, Horasandan ge- tirdikleri gelenek, âdet ve inançla- rıyla islâmiyetin sevimli yanlarını kaynaştırmağa çalışmışlardır. Türk- lüklerini unutmamışlardır. Müzi resim ve edebiyat sevgileri fazladır. Halk edebiyatımızı temsil edenler hep alevidirler. Kadına büyük saygı duyarlar. Alevilerde kadın, erkekle ayni haklara sahiptir. Kadın örtün- mez. Alevilerin içkili,sazlı muhab- bet meclisleri gerçekten çok seviye- lidir. Bu meclislerde deyişlerle, ne- 12 feslerle, koşmalarla (kardeşlik, ba- rış, dostluk dile getirilir ve yüzyıl- lardır çekilen zulüm yerilir. Alevi- ler dürüst, çalışkan, atatürkçü, dev- rimci insanlardır. Taassuptan, sof- talıktan, yobazlıktan hoşlanmazlar. Yüzyıllardır şeyhülislâmların o zul- müne uğradıkları, devletten yardım görmedikleri ve eğitimleri ihmal e- dildiği için, Dede veya Baba tâbir edilen büyüklerinin öğütleri ve yol göstericiliği altında yaşarlar. Alevi- lerde Dede veya Babalara büyük saygı duyuluşunun sebebi budur. Sünnilerle aleviler birbirlerine bir takım aşağılayıcı sıfatlar, hikâye- ler yakıştırmışlardır. - Bunlar, yüz- yıllar boyu süren kanlı mücadelenin tabii sonucudur. Hüseyinin şehit e- dildiği Muharrem ayı, alevilerde ve hattâ sünnilerin çoğunda yas ayıdır. Aliyi sevenler, Hüseyinin Kerbelâda zalimce öldürülüşünü asla unuta- mamışlardır. Oniki İmama saygıları büyüktür. Bunların ilki Ali, diğerle- ri Hasan, Hüseyin, Ali, Muhammed, Cafer, Musa, Ali, Muhammed, Ali, Hasan ve Muhammeddir. Onikinci imama Mehdi de denir. Aslında Horasandan gelen türk- menler oldukları halde, özellikle a- levi büyüklerinin ve halk şairleri- nin kendilerini Ali soyundan gelmiş göstermeleri Aliye olan sevgilerin- den ve yakınlaşma arzularından ile- ri gelmektedir. Her dinde bu du- rum vardır. İbrenin gösterdiği yer Hilâfeti atan, din ile politikayı ayı- ran ve lâik eğitimi esas alan A- tatürk ve onu takiben de İnönü hü- kümetleri zamanında sünni - alevi ayrımı kalmamışken, 1950'den son- raki dönemde buna ihanet edilmiş, oy kaygısına düşen politikacı, ale- viyi sünniye, sünniyi aleviye düşür- mekten çekinmemiştir. Yıllaryılı e- kilen nifak tohumu nihayet yeşer- miş ve Diyanet İşlerinin başına ge- tirilen bir takım basiretsiz kimseler, politikanın oyuncağı olmuşlar, el- ler aya gitmeğe çatışırlarken, mem- leket kalkınma sancısı o içindeyken ve bu yüzden binbir fedakârlığa katlanılmışken, 20. yüzyılın ikinci yarısında Ortaçağ kafasıyla mezhep meselesini yine (o körüklemişler ve Türkiyeyi dünyaya karşı bir kere daha gülünç hale getirmişlerdir. Muğlada bir arazi ihtilâfı şeklinde ortaya çıkan ve süratle memleket sathına yayılıp günün konusu hali- ne gelen, aydın çevrelerin ve geniş alevi topluluklarının protestolarıy- AKİS la karşılaşan alevi - sünni çatışma- sının, AP İktidarının sakat politi- kası ve sorumlu kişilerin lâubalilik- leri yüzünden gündengüne büyüme- si, genişlemesi ve memleketi tehli- keli bir noktaya götürmesi müm- kündür. İktidar sorumluları ise, as- pirinle verem tedavi eder gibi, bü- yük bir kayıtsızlık içinde, olup - bi- tenleri alelade birer zabıta vakası şeklinde gösterme (gayreti içinde- dirler. AP İktidarının, halkın dikka- tini ana sorunlardan uzaklaştırma- ğa çalıştığı artık kimsenin meçhulü değildir. AP'li yayın organlarının gündengüne dozunu artıran dini ya- yınları, komünizmle mücadele yaf- tası arkasında en uzak köylere ka- dar sokulan bir takım karanlık ya- yınlar, mali kaynakları şüpheli ki- tap ve dergiler, köylere kadar ulaş- trılan ve gerici vaizlerin sözleriyle dolu teypler, dini yayın için hazırlı- ğı yapılan milyonluk tesisler, sine- maları dolduran dini filmler, ileri- ci, namuslu kişilere ve yayınlara a- tılan çamurlar, maksatlı konferans- lar bunu apaçık göstermektedir. C.H.P. Çürükler bir yana! Haftanın başında Pazartesi saba- hı Mecliste, bütün dikkatler CHP Ortak Grupu toplantısına çevril- Bülent Ecevit Ortanın solu > Kurtuluş yolu 25 Haziran 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: