25 Haziran 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

25 Haziran 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MUSİKİ Madalyonun İki Yüzü Geçenlerde gazetelerde oOküçük bir haber gözüme çarptı: Tiyatro ile Opera ayrılmış, Opera Genel Müdürlüğüne Aydın Gün getirilmiş. Bir de kulaktan kulağa dolaşan bir haber var: İstanbul Şehir Orkest- rasının devlete bağlanması konusunda olumlu ka- rarlar alınmış, kesin bazı adımlar atılmış. Ve bütün bu işlerin altında Adnan Ötükenin imzası! Evet, ay- dın çevrelerin aylardanberi şimşeğini üstüne çeken Kültür Müsteşarı Adnan Ötükenin imzası!.. Operayla Tiyatronun ayrılması, İstanbul Şehir Orkestrasının devlete geçmesi için yıllardanberi yazmadığımız yazı, söylemediğimiz söz kalmadı. Büyük büyük isimlerle parlak "Danışma Kurulları" toplanır, ayrılsın, bağlan- sın diye kararlar alır, koca koca Eğitim Bakanları "bu işin davacısıyım, takipçisiyim" derler, sonra ge- lecek danışma kurulu toplantısına kadar hep birlikte uykuya yatılır. Milli Eğitim Şürası aynı karara varır, arkasından bir uyku daha. İstanbul Şehir Orkestrası konusunda bir Başbakandan bile söz almıştık. Ko- misyonlar toplandı, komisyonlar dağıldı, raporlar ya- zıldı, sözler kesildi ve beşlerce yıl, onlarca yıl yeri- mizde saydık. Şimdi bir çırpıda iki soruna birden çözümyolu bulmuş Kültür Müsteşarı. O Kültür Müs- teşarı ki piyeslere sansür, kültür omünasebetlerine ambargo kor ve aydın çevrelerde "kültür düşmanı" diye tanınır. Kaderin garip cilvesi! Ama bu konuda attığı ve atacağı her adımı desteklemeliyiz. Madalyo- nun bu yüzü gerçekten sevinç verici, ama öteki yüzü beni yine de dehşete düşürüyor, korkutuyor. Kaş ya- payım derken göz çıkarmıyalım istiyorum. Onun İçin bu konuda gerçekten iyiniyetle çalıştığını gördüğüm Ötükene madalyonun öteki yüzünü anlatacağım. Bel- ki bir faydası olur, yanlış adımlar atılmasını Önler. Siyamlı ikizler Devlet Operası ile Devlet Tiyatrosu bir yasa ile de- gil, Bakanlık yetkisiyle o ayrılmıştır. Yıllarca önce böyle bir operasyon daha yapılmış ve Operanın başı- na tam yetkiyle Necil Kâzım Akses getirilmişti. Şim- di durum biraz farklı: neşter bu defa daha derinlere de vurulmuş. Sadece genel müdürlük değil, atölyeler, bürolar, memurlar, işçiler, odacılar da ayrılmış. Ama bütün bunlar bir yasa ile sağlama o bağlanmadıkça buz üzerine yazı yazmış olacağız. Aynen 27 Mayıs ön- cesi gibi... Ne Genel Müdürün ita âmiri olarak bir yetkisi vardır, ne de sağlam bir koltuğu. Yarın Adnan gider, Madnan gelir, yine eski tasla eski hamama dö- neriz. Bu arada, Opera İle Tiyatronun ayrılmama- sında çıkarları olan kişilerin el altından oynayacak- ları oyunları da hesaba katmak zorundayız. Şimdi müzikçilere düşen çok önemli bazı görevler var. Te- mel dâva, Opera ile Tiyatronun ayrılmasıdır. Bu ko- nu sağlam temellere obağlanıncaya kadar "sen-ben" kavgasını bırakacağız, elele vereceğiz. Birbirimizi ye- 30 Faruk GÜVENÇ mek için daha sonra vaktimiz eskisinden de çok ola- caktır. Ama şimdi, ayağımıza kadar gelmiş olan fır- satı kaçırırsak artık bunun suçunu ne Cüneyt Gök- çerin, ne Eğitim Bakanının, ne de Müsteşarın üstüne atabiliriz. Aklımızı başımıza alalım ve hepimiz aynı cephede birleşelim. Orkes Orkestraların durumu daha da karışık. Belediye büt- çesinin dar sınırları içinde boğaz tokluğuna çalı- şan İstanbul Şehir Orkestrası, Devletin kanadı altı- na sığınmak için yıllardanberi çırpınır durur. Öte yanda İzmir Belediyesi birkaç bin lirayı esirgediği için karınca kararınca konserler veren İzmir Orkest- rasının köküne kibrit suyu dökülmüştür. Dünyanın her yerinde devlet, her türlü masrafı göze alarak or- kestralar kurarken, bizde bu iş ters işler, hazır or- kestralara sahip çıkan bulunmaz. İstanbul Şehir Orkestrasını devlete bağlıyacak ya- sa üzerinde iki yıldanberi çalışılıyordu. Yeni bir ya- sanın Meclisten güç çıkacağı hesaba katılarak şimdi daha kestirme bir yol bulunmuş: Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının kadroları bir misli arttırıla- cak ve bu kadrolara İstanbul Orkestrası üyelerinin tâyini yapılacak. Dahası da var: otuz-kırk kadro daha çıkarılıp İzmir Orkestrasına verilecek. İlk bakışta bu formül dâhiyane görünüyor, ama ben, sakıncalarının faydasından çok olmasından korkarım. İki şehirde şubesi olan bir orkestra başka şeydir, her şehirde ba- ğımsız bir orkestra bulunması başka şey. Hele kad- rolar arasında göç başlarsa, Ankaradaki müdür İs- tanbula ve İzmire karışırsa. Dimyata pirince gider- ken evdeki bulgurdan oluruz. Hem ben, yeni bir yasa çıkarılmasının güçlüğüne de inanmıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi sanat konularında dajma cömert olmuştur, hiçbir zaman güçlük çıkarmamıştır. Galiba asıl güçlük, bizim, ken- di aramızda bir kanun taslağı üzerinde fikir birliği- ne varmamızda. Yıllardanberi çalışıyoruz, hâlâ her- kesi tatmin eden bir proje çıkaramadık ortaya. Ben, geçici tedbirlerle, kadro oyunlarıyla bu meselenin sağlam temeller üzerine oturtulabileceğine inanmıyo- rum. Kültür Müsteşarı bu konuda birşeyler yapmak, faydalı olmak fırsatı bulmuşken, kestirme yol diye batağa sürmiyelim kendisini, yaraların üstüne par- mak basmaktan, boy hedefi göstererek savaşmaktan kaçmıyalım. Ben, alkış tuttuğum nice kişinin sonunda kof çık- tığım gördüm. Onun için yoğurdu üfliyerek yememi yadırgamamalı Adnan Ötüken. Kendisinin bu konu- da attığı her olumlu adımı destekliyeceğiz ama, ileri- ci ve ülkücü sanatçılara, karşı atacağı her olumsuz a- dımı da şiddetle yermeğe devam edeceğiz. Bu, böyle biline!.. 25 Haziran 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: