25 Haziran 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 7

25 Haziran 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Anayasa, A.P, ve 1966 Türkiyesinde bir iktidar partisinin, bir başba- kanın pek âlâ, sanki iktidarda değillermiş gibi A- nayasa Mahkemesinin önüne çıkarılabileceği gerçeği, nedense, bazı çevrelerde kabul edilmek istenmemiş- tir. Halbuki işte, Süleyman Demirelin söylediği du- yulup yazılan bir söz, kanun gereğince inceleme ko- nusu olmuş, adli mekanizma harekete geçmiş, sözün o şekilde yani bir suç teşkil edecek tarzda söylen- mediği anlaşıldığından, yahut söylendiği anlaşılmadı- ğından bir takibata lüzum görülmemiştir. Eğer inceleme aksi netice verseydi, takibata ge- çileceğinden kimse şüphe etmemelidir. Bir iktidar A- nayasa hudutları içinde böyle kalır, bir rejim "ihti- lâlden başka çare kalmadı" hudutlarına böyle girmez. Bunu anlamayanlar, geçen devirde en güzel ifadesini bir gün uzaffer Kurbanoğlunun ağızında ulan "Ece, Anayasayı ihlâl ettik. Var mı bunun bir müey- yidesi?." felsefesinin şampiyonlarıdır. Keşke o tarih- lerde de, Anayasayı ihlâl etmenin bir müeyyidesi bu- lunsaydı ve bu, İhtilâlden başka bir şey olsaydı. Bugün, bilhassa eski Demokratlar, hele, onların en günahkârları kendilerini gittikçe birer mağdur gi- bi göstermenin gayreti içindedirler. Bunlardan bir ta- nesinin Celâl Yardımcının yazdığı bir yazıyı hayret- le okumamak imkânı yoktur. Menderesin bu eski Demirel hakkında Bakanına göre Tedbirler Kanunuyla elleri, ağızları bağlanmıştır ve zavallıcıklar (kendilerini savunama- makta, devirlerini kimse övememektedir. Doğ rudur Ama, bunun kusurunu, kabahatini C.H.P.'ye bul- mak neden? C.H.P. İktidarı bir günün şartlarının ge- reği olarak böyle bir antidemokratik kanuna lüzum görmüş, onu çok partili bir Meclise teklif etmiş, bu Meclis tasarıyı kanunlaştırmıştır. Şimdi, bir Meclis var ki orada bir parti '"halkta D.P.'nin devamı olan parti"- tek başına iktidardadır. Tedbirler Kanununa lüzum kalmadığı inancındaysa, onu kaldırır. Yardımcının muhatabı dünkü C.H.P. an değil, bugünkü A.P. iktidarı olmak gerekmez Aynı şekilde, A.P. için D.P.'nin devamı olduğunu söylemek tabii bir haksa, bu hakkı kabul etmeyen Partiler Kanununun o maddesi tâdil edilir, sadece Süleyman Demirel değil Türkiyenin bütün Süleyman- ları "A.P. D.P.'nin devamıdır" diye Türkiyenin bütün damları üstünde sabahlara kadar bağırırlar. a bunu yapmadan 1966 Türkiyesinde ne Sü- leyman Demirele bir "kanunlarüstü"lük tanırlar, ne de A.P. yakasını Anayasa Mahkemesinden kurtarır. Ne var bunda, alınacak? "— Evet, var! Ne istiyorsunuz?" dedi. Sözünü bitirir bitirmez, tütek kabzaları (kafasına inmeğe başladı. Başka bir masada yemek yemekte olan sünni Ramazan Ekinci adlı şa- hıs birden ayağa fırladı ve belinde- ki silâhına sarılarak: "— Ona vuran bana vurmuş o- lur! Çekilin" diye haykırdı. Silâhlı Sünniler lokantayı ter- kettiler. Lokantadaki olaydan birkaç sa- at sonra, Yıldız Sinemasının yanın- daki bir binanın Önünde yırtılmış bir bayrak bulundu. Bayrak, Tarım Kredi Kooperatifine aitti. Fakat, bayrağın kimler tarafından yırtılıp atıldığı bir türlü tespit edilemedi. Silâhlı Sünniler, herşey olup bit- tikten sonra, bucağın tenha köşele- rinde pusuya yattılar. Bucakta şim- di derin bir sessizlik hüküm sürü- yordu. Olayların elebaşısı oldukları tespit edilen 27 sünni tutuklandı. Vali ve Kaymakam Vekili, olay ye- rine gelmişlerdi. Kaymakam Vekili Muharrem Aydın, karanlıkta mevzi- lenmiş sünnilerle konuşabilmek i- çin, yanına aldığı silâhlı iki jandar- irlikte, omeçhul bir istika- mete doğru yollandı. Fazla açılma- mışlardı ki, kalın bir ses, Kayma- kam Vekiline, yalnız gelmesini ve ellerini havaya kaldırmasını ihtar etti. Kaymakam Vekili bu isteğe uydu ve mevzilenmiş sünnilerin 25 Haziran 1966 yanına yalnız başına ve ellerini ha- vada tutarak gidebildi. Fakat sün- nilerle yaptığı kısa (görüşmeden olumlu bir sonuç alamadı. Tutuklanan 27 kişi, sünnilerin karakolu basma tehlikesi karşısın- da serbest bırakıldılar. Vali Hasan Basa, olaylar devam ettiği takdirde kolordu birliklerini yardıma çağı- racağını bildirdi. Türlü çeşitli zabıta vakaları Olaylarla ilgili haberler, gazeteler- de, aradan birkaç gün geçtikten sonra, gayet kısa olarak yayınlan- dı. Haberlerde, alevilerle Sünniler arasında, bir arazi anlaşmazlığı yü- zünden patlak veren kavganın bir mezhep çatışması haline geldiği be- lirtiliyor ve o gece cereyan eden bel- libaşlı olaylar anlatılıyordu. Haber- ler Başkentte büyük heyecan yarat- tı ve seçim mücadelesini yakından izleyenlere, CHP Genel Başkanı İ- nönünün seçimden önce söylediği "Memleket bir iç savaşa sürüklene- bilir" şeklindeki sözlerini hatırlattı. İnönünün bu konuşmasının üze- rinden iki hafta bile geçmeden Or- tacadaki kanlı olaylar patlak ver- mişti. Acaba olaylar, İnönünün koy- duğu teşhisi doğrular şekilde mi ge- lişiyordu? Gerçekten bir alevi- sünni çatışması söz konusu muydu? Çok sayıda kimse bu sorunun cevabını bulup çıkarmaya çalışır- ken, ilk ses Başbakan Süleyman Demirelden geldi. Demirel, geçtiği- miz haftanın ortasında Çarşamba sabahı toplanan AP ortak Grupun- da bir konuşma yaparak, Ortacada cereyan etmekte olan olaylar hak- kında görüşünü açıkladı. "Türkiye de anayasa zaten İhlâl edilemez ki..' diyen Demirele göre olay, bundan önce cereyan eden diğer bütün o- laylar gibi gene "basit bir zabıta va- kası"ydı. Bir takım münferit hadi- seler büyültülüp, mezhep kavgası şeklinde gösterilmek isteniliyordu. Oysa memleket güllük gülistanlıktı. Haberler kasıtlı ve ouydurmaydı. Emniyet kuvvetleri olay yerinde duruma hâkim olmuşlar ve suçlu» tan tevkif etmişlerdi. Bütün vatan- daşlar kanunlar önünde eşittiler. İç- işleri Bakam Sükan ise, yüzünde beylik tebessümü, olayda tahrik ve tertip olduğunu söyleyiverdi. İşin ilgi çekici tarafı, yurt gezi- sine çıkmış bulunan Cumhurbaşka- nı Cevdet Sunay da, Muşta yaptığı bir konuşmada Ortaca olaylarına değinerek, Demirelin sözlerini tek- rarladı ve memlekette alevi - sünni diye bir mezhep kavgası olmadığı- nı söyledi. Fakat çok geçmedi, Or- tacada durmadan gelişen olaylar ve yurdun çeşitli bölgelerindeki alevi- lerden gelen sert tepkiler Sunayı da, Demireli de tekzip etti. İşin ö- nemli tarafı, Başbakanı görevini yapmağa davet eden alevilerin AP'- nin mensubu bulunmalarıdır. Si- vaslı aleviler adına Başbakana tel- 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: