DÜNYADA OLUP BİTENLER Batı Zorlu misafir Hafta içinde bütün dünyanın göz- leri, hiç şüphesiz, Moskovaya çevrili kalacaktır. Bazı yorumcular, Sovyet başkentinden alınacak o ha- berleri ümitle, bazıları heyecanla, bazıları da korkuyla bekleyecekler- dir. Kremlimin kalın duvarları arka- sından sızacak sözler, muhteşem zi- yafet sofralarında yapılacak konuş- malar inceden inceye didiklenip an- lamlandırılmaya çalışılacaktır. erçekten, şu satırların yazıldı- ğı sırada Moskovada İkinci Dünya Savaşı sonrası döneminin en önem- li olaylarından biri geçmektedir. Batının geçimsiz çocuğu Fransız Devlet Başkanı General De Gaulle, Sovyet yöneticileriyle görüşmeler yapmak üzere Sovyetler ( Birliğine gitmiştir. Hatırlanacağı üzere, De Gaulle'ün böyle bir yolculuk yapa- cağı bundan bir süre önce açıklan- dığı zaman, bazı diplomatik çevre- ler bunun arkasından bir Fransız- Sovyet anlaşması çıkabileceğini dü- şünerek endişeye (o kapılmışlardı. Bunların arasında De Gaulle'ün Batı dünyası içindeki (o bağımsızlık savaşını hiç de dostça olmayan ba- kışlarla izleyen Birleşik Amerikalı yöneticilerle Moskovada Almanya- nın pazarlık konusu yapılmasından korkan Bonn hükümeti de vardır. Oysa bazıları da, bu yolculuğun Hrutçofun Birleşik Amerika yolcu- luğundan sonra büyük devletler li- derleri arasında önemli buluş- mayı sağlayacağını "Söyleyerek, bu- nun sonucunda soğuk savaşta bir yumuşama olabileceğini (o düşün- mektedirler. Doğu De Gaulle'ün bu yaşta bu kadar yorucu bir yolculuğa (o kalkışması- nın nedeni acaba nedir? Bu soruyu kesin olarak cevaplandırmak müm- rüş birliğine varılabilecek bir sürü konu vardır. Bunların başında, Avw rupadaki amerikan varlığının oşu veya bu biçimde tasfiyesi gelmek- tedir. Hiç şüphe yok ki Sovyetler Birliği, De Gaulle'ün NATO içinde açtığı ayrılık bayrağını büyük bir mnunlukla karşılamaktadır. Ay- nı biçimde, Kremimin, De Gaulle'- ün İngiltereyi Ortak Pazarın, dola- yısıyla Avrupanın dışında tutmak istemesini de memnunlukla karşıla- dığına şüphe voktur. Bundan baş- ka, Sovyetler Birliği gibi Fransa 24 da Oder Neisse çizgisini Almanya- nın doğu sınırı olarak kabul et- mektedir. Bonn'u son derece endi- şelendiren bu durum, Kremlini pek sevindirmektedir. Cümlenin maksadı bir amma.. İki devletin şu sırada üzerinde ko- layca anlaşabilecekleri bir başka konu da, Vietnam anlaşmazlığının barışçı yollardan çözülmesi gereği- dir. Zaten, bu konuda Birleşik A- merika ile sterlinin değerini koru- yabilmek için Washington'un deste- ğine muhtaç olan İngiltereden baş- ka anlaşmayan devlet okalmamış- tır. Ancak, aralarındaki bu ortak noktalara rağmen, Fransa ile Sov- yet Birliğinin anlaşamadıkları 6- nemli konular da vardır. Gerçi Ge- neral De Gaulle kendi görüşlerinin günün birinde Moskova tarafından da kabul edileceğine inanmaktadır ama, Sovyet yöneticilerinin Genera- lin Avrupa birliği konusundaki ül- kü çok geniş düşüncelerine pek il- tifat etmedikleri ortadadır. Atlan- tikten Urallara kadar uzanacak bir Avrupa birliği; Sovyetler Birliğinin yarısından büyük bir parçasını ken- di dışında bırakmak acayipliğini ta- şıması bir tarafa, Doğu Avrupa ül- kelerinin Kremlin karşısında bağım- sızlıklarını ilân etmelerini gerekti- recektir ki, Sovyetler şimdilik bu kadar bağımsızlığa taraftar görün- memektedirler. Ancak, De Gaulle'ün bu gerçekleşmesi güç tasarısının bugün değil yalnız Avrupanın, dün- yanın en dikenli sorunlarından biri olan Almanyanın birleştirilmesi ko- nusunu kendiliğinden çözeceği de ortadadır. İki devletin anlaşamadıkları ko- nuların ikincisi, çekirdekli silâhla- rın yayılmasıdır. Bilindiği gibi, Sov- yetler Birliği de tıpkı Birleşik Ame- rika gibi, nükleer silâhlar klübünün genişlemesinden büyük bir endişe Kanali Fakat tıpkı Komünist Çin gibi Fransa da, bu endişelere aldırmadan, kendi çekirdekli gücü- nü geliştirmek yolundadır. yöneticileri, haklı olarak, söz dinlemediği sürece Komünist Çine söz dinletmenin de çok güç o- lacağını o düşünmektedirler. Fakat inadı bir kere tuttuğuna göre, De Gaulle'ü girdiği yoldan oçevirmek her kabadayının harcı değildir. Fransa ile Sovyetler ( Birliğinin üzerinde anlaşmaları güç görünen bir başka sorun da, Komünist Çin karşısında oizlenecek (o politikadır. Her keresinde sureti haktan görün- meye çalıştığı halde, Sovyetler Bir- liği, Komünist Çinin büyük devlet- ler tarafından tanınmasından, Mao Çe-tung ekibinin kuvvet ve itibar kazanacağını düşünerek, memnun- luk duymamaktadır. Oysa De Gaul- le yalnız Çini tanımakla kalmamış, bu devlete istediği yardımı yapma- ya hazır olduğunu da açıklamıştır. Gerçi Çinli yöneticilerin Fransanın uvertürlerine (oyüzverdikleri yoktur ama, ileride bu konuda nasıl bir ta- vir takınacaklarını kestirmek şim- dilik mümkün değildir. Desinler de desinler.. Nihayet, Birleşik Amerikaya kar- şı bağımsızlık bayrağı açmış ol- makla beraber, De Gaulle ile Sov- yet yöneticileri arasında, Batı-Do- Şu ilişkilerinin genel nitelik ve gö- rüntüsü konusunda da görüş ayrı- lıkları olduğunu söylemek gerekir. De Gaulle bu ilişkilerin düzelmesi için Almanyanın hür seçimlerle bir- leştirilmesi gerektiğini düşünmekte, buna karşılık, Sovyetler Birliği de, birleştirilmiş bir manyadan bü- yük endişe duymaktadır. De Gaul- le'e göre bu seçimler, ancak Avru- padaki askeri bloklar eridiği ve kendi düşündüğü anlamda bir Av- rupa birliği kurulduğu gün yapıla- bilir. Sovyetler Birliğinin böyle bir birlik konusunda ne düşündüğü yu- karıda belirtilmişti. Askeri blokla- rın erimesi ise, hiç değilse bugün için, uzak bir hayale benzemekte- dir. Bütün bunlara bakılınca, De Ga- ulle'ün Moskova gezisinden nasıl sonuçlar alınacağını okestirmenin ei olmadığı kendiliğinden orta- çıkmaktadır. o Yalnız bir nokta kesinlikle söylenebilir: o Moskovaya gitmekle De Gaulle, Fransanın Ba- tı - Doğu ilişkileri üzerinde önemli rol oynayabilecek (o büyüklükte bir devlet olduğunu göstermek istemek- tedir. Galiba, asıl amacı da bundan başka birşey değildir. 25 Haziran 1966