11 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

11 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

mişti. Devrilen D.P. İktidarının -eski C.H.P İktidarınında ya..- tasvibi caiz olmayan bir usulü vardı. Usulün bir bakıma kanuni olduğu şüp- hesizdir. Ama buna hukuki ve haklı demek zordur. Nihayet bir fi- kir suçu sayılabilecek cürümlerin sanıkları tutulurlar ve hakların- da hüküm verilmeden, yani adalet tecelli etmemişken hapsedilir- lerdi. D.P. İktidarı bunu, bir Devlet Bakanına hakaret eden veya D.P. Grupunun toplantılarından bahsederken "kedi olmayınca fare- ler cirit atar" diyen gazetecilere kadar uzatmıştı. i gene, böyle bir istidat görünüyor. T.M.T.F.'nun yönetici- leri bu şekilde içerdedirler. Hüseyin Korkmazgil bir şiir kitabında komünistlik propagandası bulunduğu iddia edildiği için demir par- Böyle bir talihsizlikten yakasını güç kurtarmıştır. Misalleri uzat- mak ka bil Idir Büniai | Aşık İhsanı gibi beraat ederlerse çektikleri çile yanları- na kâr İn Bunun, insanlık hakkıyla bağdaşan bir tarafı var mıdır? Demek ki usulün tatbikatında bir aksaklık vardır Her cürüm elbette ki bir nisbette topluma zarardır. Sanık, ser- best kalıp bu zararın ikasına devam etmesin diye hapsedilirse, eh, gene bunun anlaşılır tarafı var sayılabilir. -O bile tartışılmaya değer ya..-. Kahve kahve dolaşıp komünistlik propagandası yapan veya ora- ya buraya gidip halkı Hükümete karşı harekete geçmeye teşvik eden bir kimse zararının ikasına devam edebilir denir. Ama, mesela T.M.T.F.'nun yöneticileri bir bildiri yayınlamışlardır. Hüseyin Kork- mazgil bir şiir kitabı yazmıştır. Bildiri, kitap eldedir..Kimsenin kaça- cak bir hali görünmemektedir. Federasyon bir bildiri daha yayınla- mak niyetinde olsa, bunun için o sekiz gence mutlaka ihtiyaç yoktur. Yeni bir şiir kitabı ise, üç dört gün, içinde yayınlanmaz. Üstelik bunlar, usul olduğu üzere evvelâ bir ehlivukuf heyetine gidecek, yar- gıçlar ondan sonra bunların üzerine eğileceklerdir. Ehlivukufun ne diyeceği belli değildir. Bir takım insanları böyle belgesi mevcut, kendisine münhasır suçlardan dolayı, haklarında kesinleşmiş, hattâ verilmiş bir büküm yokken İçeri alıp orada günlerle hürriyetlerinden mahrum etmek, sonra da "Pardon!" demek adaletin adillik mefhumuna, bir pren- sip olarak biraz aykırı kaçmıyor mu, acaba? Ama daha sonra Yassıada du- ruşmalarında milletten bahsetmi- yor, sadece kendini kurtarmak için entrikalar çeviriyordu." OoHâtırala- rın başlangıcında yayınlanan şu cümle ise en az bunlar kadar dikkat çekicidir: "Bu nasıl bir ihtilâldi ki onu yapanla sebep olan yanyana, bir arada, korkmadan, çekinmeden yatabiliyor ve benim gibi uyuyabi- lecek huzuru bulabiliyordu." Demek ki kendisi İhtilâli yapan adamdı! Aynı yazılarında, 27 Mayıstan bir "mucize" olarak bahsedebilecek ka- dar ihtilâlin o şakşakçılığını yapan Turhan Dilligii, 4 Ocak 1961 tarihin- de çıkart gazetesindeki bir yazısın- dada. "10 seneden bert Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olan Ad- nan Menderes, o dakikadan itiba- ren artık Başbakan değil, bir tutuk- lu idi. Şimdi, hürriyet diye bağırır- ken delik deşik edilen üniversiteli- lerin hesabını verecekti" diyordu. 14 Gençlik Bekleyen Dervişler BU hafta içinde İstanbuldaki Sul- tanahmet Cezaevinde sekiz genç guş ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi- Beşinci Koğuşta yargıç karşısı- na çıkarılacakları günü bekliyorlar- dı. Bunlar, ismi gazetelere bu sıra larda çok geçmiş olan TMTF'nun yeni Genel Başkanı Sencer Güneş- soyla arkadaşlarıydı. . Arkadaşları, bu öğrenci teşekkülüne bağlı oları Fakülte Talebe Birlikleri Başkanla rıydı. Federasyon olayları sırasında ve polis tarafından tartaklanmaları üzerine Güneşsoyla arkadaşları bir bildiri o yayınlamışlar, savcılık bu bildiride suç görmüş ve kendilerini tevkif ettirmişti. Gençler 159. mad- deden sanık bulunuyorlardı ve Hü- kümeti tahkir ettikleri gibi halkı Hükümet aleyhinde de tahrike giriş- tikleri savcının iddianamesinde ile- ri sürülüyor u. ısmi evinden, bir kısmı fa- ayağıylâ gelip teslim olmuştur- işin başında meseleyi fazla önemseme- diler. Bir mübadelenin içindeydiler ve Atatürkün Bursa Nutkunda söy- lediği gibi, bunun neticelerine kat- lanmayı göze almışlardı, şikâyet et- miyorlardı. Nihayet adalet tecelli edecekti ve durum anlaşılacaktı. Ancak bu sırada cereyan eden bir hadise tadsız ve gençler için baht- sız bir tesadüf oldu. Orgeneral Tu- ralın meşhur emirnamesi o günler ele geçti ve dikkatler o tarafa çev- i. Bunu, bir nevi komünist ayı gürültüyle yapıştırılmaya nınca Beşinci Koğuşun, sekiz saki- nini bir keder aldı. Bir defa, paralel- lerinde oldukları Basın, yani Cum- huriyeti Milliyet gibi gazeteler ken- dilerini unutmuşa, kaderlerine ten ketmişe benziyordu. oDaha fenası, çoğunun TİP'cilikle, ner, hangi biri- nin , ise komünistlikle ilgili bulun- madığı Halde aşırı sola mensup ol- dukları yolunda bir intiba gittikçe yayılıyordu. Açıkgöz Mehmet Ali Aybar, o tevkiflerinden bir kaç gün sonra kendilerine bir telgraf gön- Sencer Güneşsoy "Aşağı tükürsen sakal..." 11 Şubat 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: