11 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

11 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Göbeğin 99. Meziyeti Süleyman Demirelin resimlerine, haşmetli vücuduna ve güleç yüzüne baktıkça hatırıma hep, Shakes- peare'in Julius Sezar'ından bir parça gelir. Sezara, ga- liba yaver diye Cassius'u tavsiye ederler. Sezar Cassi- us'a şöyle bir bakar, "Yok, istemem" der. Sonra izah eder: "Ben yanımda şişman kimse isterim. Şişmanlar rahat adam olurlar. Gamsızdırlar. Bu Cassius, zayıf!" A.P.'nin Genel Başkanı, her halde, rahatlık ve gam- sızlık bakımından Sezarın görüşünü hiç yalanlamı- yor. Ağızında daima tatlı tatlı kelimeler, kafasında daima tatlı tatlı hayaller. La Fontaine'in 'masalındaki sütçü kız gibi başında taşıdığı çanaktaki sütü sata- cak, onunla tavuk alacak, tavuklardan yumurta, yu- murtalardan piliç olacak, onları satacak domuz ala- cak, domuzlar çoğalacak onları satıp koyun alacak, onlar kuzulayacaklar, kuzuları satıp inek alacak, en sonda zengin olup çıkacak! Demirel de öyle.. İktida- ra nasıl geldiğini kim unutmuştur? En güçlü rakibi seçmenlere "Size zahmetsiz refah vaad edemem, bu plânlı düzen içinde fedakârlık ederek kalkınacağız, ama kalkınmanın başka yolu da yoktur" derken A.P. Genel Başkam "Para değil, akıl lâzım, akıl.. 100 mil- yarın lâfı mı olur? Ben bir iktidara geleyim, C.H.P.- nin şerrinden yatak altlarına saklanmış milyarlarca lira hemen piyasaya çıkacaktır. Bu para Con Ahme- din devridaim makinesi gibi dönmeye bir başladı mı, refahı tutma artık. Amerika da, beni Başbakan olmuş görünce açacak kesenin ağızını. Ne gam, ne kasavet. Oh, verin oyları, bulun rahatı." Bu, cennette yer sat- ma muamelesi elbette ki "Vatandaş Mehmet Efen- di"yi kemer sıkmaktan daha fazla keyiflendirmiş ve Türkiyeye bir A.P. İktidarı hediye etmiştir. imdi "Vatandaş Mehmet Efendi" gerçeğin katı kayasına, her zaman olduğu gibi, kafasını vurmaya başlamıştır. Daha Süleyman Demirel, bu parlak iktisadi fel- sefesini söylerken kendisine hatırlatılmıştır ki, eğer maksadı adam kandırmak değilse hayaller içindedir. Para ne yatak altından çıkacaktır, ne gökten yağa- caktır. Biz kendimize yardım edersek dostlarımız bi- ze yardım edecektir. Bizim kendimize yardımımızsa, devletin vergi gelirinin arttırılmasıdır. Bu, kaçınıl- maz bir yoldur ve Türkiye için başka yol yoktur. Bu- gün, Tekel maddelerinden başlayan zam furyası bu mecburiyetin bir neticesidir, ama bunun salma usu- lüyle yapılması, bu sefer de tedavinin tesbitinde gam- sız Demirelin hataya düştüğünün delilidir. Tekel maddelerine, şekere, gaza zam yapmayı hiç bir iktidar sevmez. Bunun halk arasında nasıl bir memnunsuzluk uyandırdığı meçhul değildir. Halk Partisini, harp yılları içinde bulunulduğu halde, böy- le bir yola gitmiş olmak uzun süre hırpalamıştır. Şimdi bile, biraz gecikmiş zekâlı A.P. kalemleri kendi iktidarlarının marifetini örtbas etmek için o hikâye- yi tazelemeye çalışmaktadırlar. Tabii bu, belki A.P.'li 11 Şubat 1967 Metin TOKER olanları tatmin eder ama sokaktaki adamın, tarafsız vatandaşın bunlarla oyalanması mümkün değildir. Görülecektir, C.H.P. bütün toplantılarında, bütün yurtta bunu işleyecektir. Zam, iktidarların yokuş a- şağı gitmelerinin daima başlangıcım teşkil etmiştir. Buna rağmen Af. İktidarının, gamsız ve tombul Süleyman Demirel mutlu yarınlar, kapımızın önün- deki refah türküleri söylerken, bir yıl içinde işimizin nasıl da düzeldiğini anlatırken bu hiç popüler olma- yan tedbire başvurması gerçekte nasıl sıkıntılı bir durumda bulunduğumuzu ortaya çıkarmaktadır. Ha- zinenin hali, kendini zaten belli etmekteydi. Hükü- met, memur avanslarım dahi taksitsiz verememiştir ve müteahitler paralarım alamamakta, gerekli öde- melerini yapamamaktadırlar. Hiç bir başka çare kal- madığı ve bir ümit de mevcut olmadığı içindir ki A.P. İktidarı, yaygın halk tabakalarına dayandığı hal- de en ziyade onları tedirgin edecek bir zamma baş- vurmuştur. Bu, sadece, Süleyman Demirelin hayalle- rinin sonu değil, aynı zamanda memleket bakımın- dan çok güç bir devrenin de işaretidir. Bu kafayla her geçen gün biraz daha iyi olmayacak, her geçen gün biraz daha zor şartlar gırtlağımızı sıkacaktır. Vasıtalı vergi elbette ki kolay bir vergidir. Kesil- mesi kolaydır, tahsilatı kolaydır. Ama vasıtalı vergi- nin asıl karakteri, adaletsizliğidir. Vasıtalı vergi, si- gara içen her vatandaşın omuzuna yük yükler. Vehbi Koçla onun kapısındaki hademeyi ayırmaz. İkisini de devletin yardımına aynı nisbette bile değil, aynı mik- tarda koşturtur. Birinden ne kadar alınırsa ötekin- den de tıpatıp aynısı alınır. e ,doğru bir yol, bu- nu haklılık saymak kabil m Hepsi bu değil. Tekel le ne zammı hangi iktidar yapmışsa, hepsi bir kısa görüşün esiri olmuş- tur ve bu kısa görüş onları bir tek yere çıkarmıştır: Yeni zamlara. Zira bu zamlar daima, hayatı öylesine pahalılaştırmıştır ki en sonra devlet hizmetleri de pa- halı olmuş, devlet daha fazla paraya muhtaç hale düşmüştür. Bu yapılacak yerde, bunca tecrübeden sonra, bugünkü sosyal adalet anlayışı içinde de, İkti- darın, vergilenmemiş veya az vergilenmiş sektörlerin üzerine eğilmesi gerekirdi. Ama anlaşılıyor ki Süley- man Demirel, partisi için yaygın tabakaların desteği- ne ancak seçimde muhtaçken böyle bir âdil vergilen- dirmeden zarar görecek çevrelerin desteğine bütün bir seçim arası kendisini muhtaç hissetmektedir. Ote- kilerin nasıl olsa kandınlabileceği inancı -Ne hazin şey! Üstelik de gerçek ve o daha da hazin..- A.P.'nin idarecilerine hâkim olduğundan dolayıdır ki A.P.'de imse, Genel Başkanın yakasına yapışıp "Yahu o ne perhizdi, bu ne lahana turşusu?" diye sormuyor ve bir kartopunun çığ haline gelmesi kayıtsız gözlerle seyrediliyor. Bu A.P.'nin hepsi de mi, canım? Sezarın aradığı adam,

Bu sayıdan diğer sayfalar: