11 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

11 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SİNEMA deridir; tutar, marangozu yaşlı ya- hudi kadınının dükkânına “aryan denetçi" yapar. Aryan denetçi, yâni yahudilere ait dükkânların işletilip gelirine el konmasını sağlıyan "sâf ırk"'tan adam. Gerçekte bu küçük dükkânın geliri yok denecek kadar azdır, kutularının hemen hepsi boş- tur ve yaşlı kadın, yahudi toplulu- gunun desteğiyle geçinebilmektedir. Marangoz, hem kayınbiraderinin o- yununa geldiğini sandığından, hem iyi yürekli olduğundan, hem de bir duvar kadar sağır olan yaşlı kadına "aryan denetçi"nin ne olduğunu bir türlü anlatamadığından dükkânın denetçisi değil, kadının yardımcısı olur ve vaktinin çoğunu da kadının * eskimiş mobilyasını tamirle geçirir. Bir ırkçı rejimde hiç raslanmıyan bu çeşit bir "aryan denetçi"den hoş- lanan yahu diler de marangoza maaş bağlarlar.. Feci son A a Hlinka anıtı yükselip biter- ken, olayların akışı da hızlanır; ırkçılığın çirkin yüzü kendini daha açık göstermeğe başlar. Yahudileri destekliyen bir "hıristiyan ve aryan" ibret olsun diye dayaktan külçe ha- line getirilir. Sonra çoluk çocuk, ka- dın erkek bütün yahudilerin topla- ma kampına gönderilmek üzere top- lanmasına sıra gelir. Yaşlı yahudi kadının adı bir yanlışlık eseri ola- rak listede atlanmıştır. e Yahudiler dükkanın önünde toplandıkça za- vallı marangoz, yaşlı kadını sakla- makla suçlandırılmak korkusun- dan paniğe uğrar; kadına durumu anlatmak ister ama yaşlı kadın bu- nu bir türlü kavrıyamaz. Sonra, tün tanıdıklarını meydanda topla mış görünce, yüzyılların baskısını anlatan korkunç kelime birden zih- ninde beliriverir: "Pogrom"! Bu kez paniğe uğramak sırası yaşlı kadın- dadır. Büsbütün telâşa kapılan ma- rangoz, yaşlı kadını saklamak için bir yüklüğe iter, bütün yahudiler götürüldükten sonra kadını çıkar- mak için kapıyı açtığında ölüsüyle mam bunun üzerine kendini Ölçülü tutum rana Caddedeki Dükkân"m başın- dan sonuna kadar dikkati en çok çeken yönü, ölçülü tutumudur. Kadar ile Klos'un filminde ne sa- vaş sahneleri var, ne de -işkenceye uğramış bir insanın kısacık görün- tüsü dışında- bir şiddet sahnesi; ne bir alman askeri görünüyor, ne de 34 almanca konuşuluyor. Hlinka Mu- hafızları -yerli naziler- ise korkunç olmaktan çok Chaplin'in "Büyük Diktatör'ündeki gülünç askerleri andırıyorlar. Fakat bütün bunlar, "Ana Caddedeki Dükkân'"ın nazi a- leyhtarı, ırkçılığı yeren filimlerin en güçlülerinden biri olmasını önlemi- yor, aksine bunu kolaylaştırıyor. Bunu sağlıyan nokta da, ırkçılığın sağduyuya, insan yaratılışına aykırı, çirkini korkunç ve korkunç olduğu kadar da gülünç niteliği ile, bu deli gömleğinin giydirilmek istendiği in- sanların -burada iyi yürekli maran- göz ile dünyadan habersiz yaşlı ya- hudi kadınının- her türlü şiddeti, baskıyı etkisiz bırakan saflıkları, yumuşaklıkları arasındaki karşıtlık Kadar ile Klos'un filmi, başından sonuna kadar bu karşıtlık üzerine kurulmaktadır. - Yönetmenler bu karşıtlığı keskinleştirmek için, bi- rincinin okorkunçluğunu (üzerine basa basa vermek yerine, ikin- cinin yumuşaklığını, zaman Za- man mizah havasına da bürünen, bir tutumla, vermeği tercih etmişler; bunun zaman zaman, iki karşıt un- sur arasındaki dengeyi sağlamakta güçlük çıkardığı da oluyor, fakat başroldeki Jozef Kroner ile Ida minska'nın çok inandırıcı oyunları gerek bu dengesizliği, gerekse senar- yodaki bazı aksamaları örtebiliyor. "Kadınlar Ve Erkekler" nçignore e signori - Kadınlar Ve Er- kekler". Pietro Germinin. 1962- (AKİS: 48) , AKİS deki Cannes Filim en iyi güldürü ödülünü kazanan "Di- vorzio all'italiano - İtalyan usulü bo- şanma"sı ile, ondan sonraki "Sedot- ta e abbandonata - Kandırılmış ve Terkedilmiş"inin devamı. Jtalyada aşka konan her çeşit yasağa karşı savaş açmışa benziyen Germi, ilk iki filminde olduğu gibi bu sonun- cusunda da yine italyanların cinsel davranışlarını inceliyor. Ancak, "Ka- dınlar Ve Erkekler"in geçen yılki Cannes Festivalinde büyük ödü- lü, Fransız yönetmen Claude Le- louch'un "Un homme et une femme - Bir Kadınla Bir Erkek" filmiyle pay- laşmasına rağmen, ne "İtalyan Usu- lü Boşanma"nın, ne de "Kandırıl- mış Ve Terkedilmiş" in başarısına ulaştığı söylenemez. İlk iki filimde- ki çevreden ve tutumdan ayrılınca, Germinin elde ettiği sonuç da hayli farklı oluyor. Bu filimlerdeki çevre, İtalyanın ahlâk yönünden en katı bölgesi olan Sicilyaydı. Germi, bu katı ahlâk ve namus anlayışını, ka- nunun boşanmayla ilgili hükümleri- nin saçmalığım, tatlı bir hiciv hava- sı içinde ortaya koymaktaydı. "Ka- dınlar Ve Erkekler"deyse Germi, bu kez güneydeki Sicilyadan ayrılıp kuzeydeki bir küçük taşra şehrine, Venedikin 75 bin nüfuslu Treviso- suna taşmıyor. Tek bir hikâye yeri- ne, birbirinden ayrı, ama sonuç ba- kımından birbirine bağlı üç hikâye anlatıyor. Hikâyelerin hepsi de bu taşra şehrindeki erkeklerin cinsel davranışlarıyla ilgili. Germi, Kinsey raporunu italyan erkeğine uygulaya- rak, küçük çapta bir "italyan erke- ğinin cinsel davranışları" inceleme- si meydana getirmek istemiş; fazla kuru ve bilimsel görünmemek için de konuyu sulandırarak vermiş. Fa- kat ilk iki filmdeki hiciv havası ye- rine, "Kadınlar Ve Erkekler"de faz- la sulandırılmış bir tutuma varmış. Bu bakımdan, küçük taşra şehrinin, Sicilyadakinden değişik olarak, - ay- nı çevre içinde kalmak, dışarıya taşmamak, gizli-kapaklı olmak şar tıyla- ufak tefek maceralara, tanı- dıklar arasındaki eş ve sevgili değiş- tirmelerine göz yuman, ama bunun dışında sahte bir namusluluk tas- layışına varan ikiyüzlü ahlâk anla- yışım yansıtan filim, iç gıcıklayıcı sahneleri de hesaba katılınca seyir- ciyi eğlendirici, oyalayıcıysa da, yü- zeyden aşağıya inemiyor V e Germi- nin ilk iki süldürüsündeki başarıya ulaşamıyor. 11 Şubat 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: