11 Şubat 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 32

11 Şubat 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 32
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SOSYAL HAYAT tün ihtişamına çok ucuzdur. Dernek üyeleri, Anadoluda sık sık gezilere çıkmakta, Anadoludaki sanatçılara yeni modeller götürmek- te veya eski eserleri arayıp, onları yeni bir şekilde kullanmak üzere, olduğu gibi getirmektedirler. Der- nek, yurt içinde ve dışında birçok sergiler açmış ve türk elsanatlarını, rağmen, gerçekten son birkaç yıl içinde tanıtmakta başarı kazanmıştır. Yaşıyan tablolar avi tayyörlü, mavi blüzlu, si- yah saçlı kadın loş ışıkta pırıl pırıl yanan bir tablonun önünde durdu ve AKİS muhabirine, "en çok bunu seviyorum" dedi. Tablo- nun ismi "Kaptanpaşa" idi ve sırf siyah fon üzerine çavdar sapından yapılmış bir yelkenli gemiyi göste- riyordu. Olay geride bıraktığımız hafta içinde Ankara Sanatsevenler loka- linde geçti. Mavi tayyörlü sanatçı, belki dünyada çavdarsaplarını, u- fak tahta parçalarım en iyi değer- lendiren Ayten Doğançay idi. Ay- ten Doğançay tablolarında tabii bo- ya da kullanıyordu ama, çavdarsa- pı daima ön plânda geliyordu. Ku- maş ve tahta parçaları ve bunlara benzer malzeme ile tablolar büyük bir derinlik kazanmış, âdeta yaşı- AKİS yan bir hal almıştı. Çavdarsap'an ile yapılan "Bizim Sokak", "Mühür Gözlüm", "Göl Kıyısı", "Orada Bir Köy Var Uzakta" tabloları, "Kap- tanpaşa"nın yanında en çok ilgi gö- renler arasındaydı. avdar gibi, tahta parçası gibi dilsiz malzeme- yi konuşturan Ayten Doğançay, en çok köy kadım, köy evi, kağnı, köy hayatı gibi konulan işlemişti. "Yâr Gelir Oynamaktan" tablosunda sağ el yerine sol ellerin hareket halinde oluşu bir seyircinin dikkatini çek- mişti. Ayten Doğançay güldü "Far- kına varmadan sol elleri hareket ettirmişim, çünkü ben de solağım" diye konuştu. Bodrum gençliği vergiden k kurtulmak için dernek sıfatı ile açılan, bu- na rağmen içki satıp çeşitli kirli oyunlara girişen bazı diskoteklerin kapatılması ilgiyi, bir defa daha, eğlenen gençlik üzerine çekmiş, gazeteler baskın gü- nü diskoteklerde dans etmekte olan çocukların boy boy resimlerini yayınlamışlardır. Birçoğunun gözleri siyah bandlarla kapalı olmak la beraber pekâlâ teşhis edilebilen ve istekleri çoğu zaman "hızlı bir dans"tan öteye gitmeyen bu çocuk- ların davranışlarım o ticarethane sahiplerinin gizli maksatları ile' birleştirip,. diskoteğe girip çıkan her genci aynı şekilde teşhir etmek, yetişmekte olan kur- şağın dertlerim anlamaktan ne kadar uzak olduğu- muzu bir defa daha göstermiştir. Gençlerin boş za- manlarını iyi bir şekilde değerlendirecek imkânlar ve onlara eğlenecek, spor yapacak normal yerler sağ- lamadıkça, onları dünyada sömürülebilecek herşey- den faydalanmak için hazır bekleyen kimselerin pen- çesinden kurtaramayız. Bugün bodrum gençliği diye adlandırdığımız, "yaşantısını yaşamak" istiyen, buna- lımlarım hızlı danslarla bastırmaya çalışan gençliğin Çarliston devri gençliğinden farkı yalnızca "büyük- ler" tarafından sömürülmek istenmeleridir. Onları ele avuca sığmaz hale getiren edebiyat, hattâ bu ede- biyatın en yeni, en genç sözcükleri, serseri gençliği tehlikeli olduğu kadar çekici gösteren filmler, ro- manlar, çeşitli yayınlar yüzde doksan büyüklerin ese- ridir. Dernek sıfatı altında bir diskotek açılıyor, aylar- ca belki yıllarca bu sıfat altında içki satıyor, çeşitli kirli işler yapıyor ve polisin gözleri önünde ticareti- ne devam ediyor. Birgün bu diskotek basılıyor, dans eden gençlerin resimleri çekiliyor; bu gençleri, si- yah gözbandları ile en fena şekilde damgalayıp, suç- luyoruz. Ne yapsın bu çocuklar? Hani onları tenise, top oyunlarına yöneltecek spor salonları, hani onla- rın kız-erkek gizlenmeden, saklanmadan arkadaşlık yapmalarım, dans etmelerini sağlıyacak gençlik ku- lüpleri ve hani onların boş zamanlarım değerlendire- 32 cek, oldan sanata, okumaya, iyi bir şekilde tartışma- ya hazırlayacak imkânlar? Geçen yaz memleketimi- zi ziyaret eden bir spor uzmanı, dünya gençlik teş- kilâtı ile ilgili olarak yaptığı temaslarda, "adım başı- na kahve, pastahane, diskotek görüyorum ama, Tür- kiyede hiçbir mahallede, çocukların spor yapmalarını sağlıyacak bir voleybol filesine bile rastlamadım mişti. Uzman, başka memleketlerde belediyelerin boş arsaları çevirip, buralarda basit şekilde spor yapma imkânları sağladığını da ifade etmişti Hele sokaklar- da, duvar kenarlarında oturarak zamanı öldürmeye çalışan gençlere çok üzülmüştü. Bugün ahlakdışı bir- takım işlere girişen, vergi kaçakçılığı yapan ve genç- lerin çok masum dansetme ve eğlenme isteklerini fe- naya kullanan bir diskotek kapatılabilir; langırt sa- londan aynı gerekçelerle yasaklanır ama, çocukları sokaktan kurtarmadıkça, onlara bodrum gençliği gibi sıfatlar yakıştırıp, hiçbir şey yapmadan onları bir- takım yayınlar ve kötü edebiyatla bir nevi şöhrete ulaştırmakta devam edip bu gibi şeylere özenmeye teşvik ettikçe, meseleleri halletmek mümkün değildir. Diskotek denilen yer, çocukların içki içmeden, karan- lıklara gömülmeden, plâk çalarak serbestçe dans ede- bilecekleri bir yerdir. Usulü ile açılan bir diskotek, gençleri evlerin kapalı duvarları içindeki özel parti- lerden kurtaracağı için faydalı da olabilir. Hattâ okul- larda sporun yanında, bugün bir nevi spor sayılan hızlı dansların yapılmasına elverişli salonların o bu- lunması, belirli günlerde bunların öğrencilere açık tutulması da düşünülebilir. Elbette ki dans, boş za- manı değerlendirmek için en iyi meşgale değildir. Herşeyden önce çocuklara okuma, tartışma, sanat ve spor zevki aşılamak, herkesin kabiliyetine göre boş zamanını bir meşgale ile doldurmak ve değerlendir- mek imkânım vermek lâzımdır. Ama bunun yanında, kız-erkek arkadaşlığını ön plânda tutan, çocuklara yaşıtları ile, cins farkı gözetmeksizin beraber eğlen- mek fırsatlardı sağlıyan tedbirler de şarttır. Gençleri bodrumdan çıkarmanın tek yolu zaten budur Jale CANDAN 11 Şubat 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: