31 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

31 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS Kültür Derneği- etrafında kadrola şanlar treni kaçırmışlardır. Kaçır- mışlardır ama, sosyalist partinin lider kadrosu olmak şansını kaybet- tiklerini kabul etmemişlerdir. Böyle- ce mücadele, bugüne kadar gelmiş- tir. BU mücadele sırasında ilginç transferler ve safhalar görülmüştür. Meselâ Sadun Aren, Hüseyin Kork- mazgil ve bir ara Yön kadrosu için- de bulunmuş olan Çetin Altan TİP'e girmişler ve eski arkadaşlarına karşı mücadele etmek durumunda kal- mışlardır. Hattâ bir zamanlar Çe- tin Altan, bir konferansta konuşur- ken, İstanbul kadrosu mensupların- dan Adnan Cemgil sinirlenmiş Ve, "— Sosyalist olmayan böyle a- damların ne işi var bizim aramızda? Bunlar nasıl konuşturulurlar?" diye itiraz etmiştir. İstanbul kadrosundan Muvaffak Şeref ise, şu anda, eski grubuna kar- şı ve Yöncülerin paralelindedir. Ankaralıların son hurucu TİP gelişirken, Talât Aydemirle yakınlık kurduğu söylentisi yü- zünden epey yıpranan, fakat varlığı- devam ettiren Yön kadrosu, za- man zaman da TİP'e iltihak etme düşüncesine vaklaşmıştır. Hattâ bir tarihte Sosyalist Kültür Demeğinin TİP'e katılmasına karar verilmiş, iş sadece, kongre kararına kalmış- tır. Ama SKD kongresi, bazı sebep- lerle, bu kararı onaylamamıştır; Bu arada çıkan bir söylenti, Yön grupu- nun, toplu iltihak karşılığı, TİP'de etkili makamlar istediği ve bu ka- bul edilmediği için iltihak kararının onaylanmadığı şeklindedir. İltihak suya düşünce, partileşe- memiş olan kadro beklemeğe baş- lamıştır. 1965. seçimlerinde TİP). Parlâmentoya 15 milletvekiliyle gi- rerek, önemli sayılacak bir başarı gösterdiği için, parti dışında kalan sosyalistler sert tenkitlerden kaçın- mışlardır. Ama 1966 Haziranında yapılan senato seçimlerinde TİP'in umulan başarıya ulaşamaması, ha- vayı birden değiştirmiştir. TİP'in Parlâmentoya girdikten itibaren stratejide ve taktikte hatalara düş- mesi, Yön kadrosu için bir fir- sat teşkil etmiştir, Gerçekten TİP, Aybar ve Boran gibi sert karakterli liderlerin yönetiminde toplayıcı ol- maktan çok, kabuğuna çekilir bir kimlik kazanmıştır.TİP'e yaklaş- mak isteyen toplumcu eğilimli çok kimse, sosyalizmin gramla tartıldı- ğı bir ortamla karşılaşınca hoşnut- suzluğa kapılmıştır. Bu arada TİP içinde bir "Dar cephe", "Geniş cep- YURTTA OLUP BİTENLER he" mücadelesi başlamış ve Aybarın desteklediği "Dar cephe" fikri ka- zanmış, diğer taraf partiden -1964 İzmir Büyük Kongresinde- tasfiye olunarak, Yön grupuna yaklaşmış- tır. Kaybeden "Geniş cephe" taraf- tarlarının istediği, şimdilik sloga- nın, geniş kitlelerin bilmediği ve yabancısı olduğu "sosyalizm" yerine, milli kurtuluş mücadelesi vermiş bir ülkenin insanları tarafın- dan daha kolay anlaşılabilecek ve benimsenecek olan "yabancı sömür- gecilerle mücadele" olmasıdır. 1966 senato seçimlerinde TİP'in başarısızlığı, TİP'ten tasfiye olunan- lar ve Yön grupu için, "İşte bakın, biz haklı değil miymişiz?" demek için vesile teşkil etmiş ve Avcıoğlu meşhur tartışmasını (başlatmıştır. Bu tartışmaya Yüncülerle, Aybar ve Behice Borana muhalif TİP'liler ve kısmen de alt kademedeki TİP'liler katılmışlardır. Ama, bu yazının ba- şında belirtildiği gibi, TİP liderleri, tartışmaya Yön sütunlarında katıl- mamışlardır. Ancak bu, hiç katıl- mamışlardır anlamına ogelmemeli- dir. Aybar ve Boran, parti kongre- lerinde demeçlerle, Çetin Altan ise fıkralarıyla Yöncülerin şiddetle kar- şısına geçmişlerdir. "Sosyalist ol- mayan kitleleri de kapsayacak " Ne yapsın, gâvurcuklar !,, Türkiyede sosyalist cephede bir takım çatlaklıkların olması eşyanın tabiatına son derece uygun bir ha- di disedir. böyle olmuştur. Buralarda komünizmin adını taşımasına bakılmamalıdır. "sosyalizm" Komünizmin olup Türkiyede sosyalizmin nerede api açıkça söylenebilir. Pek âlâ demek kabildir -yani, yeni C.H.P.'nin- bittiği yer e başladığı noktadır. Fakat bu sosyalizm nerede biter, bunu söy- lemek Türkiyede yasaktır. Komünistler açıkça komü- nist olduklarını ilân edemedikleri şiire kendilerine elbette ki "solcu" adını takacaklardır ve bu sıfat hem gerçek sosyalistleri, hem komünistleri kapsadığından davranışlardaki çelişmeler zihinlerde karışıklık yara- tacaktır. Sosyalizm her yerde bir "aydın hareketi" olarak başlamıştır ve sosyalist fikirler, hattâ bazısı çok var- lıklı aydınların çevresinden topluma yayılmıştır. Sos- yalizmin ortamını bütün toplumlarda aydınlar yarat- mışlardır. Menfaatleri sosyalizmde olan kütlelere bu inancı onlar vermişlerdir. Ortam yaratıldıktan son radır ki bu Ancak komünist ihtilâllerdir ki bir sosya- list ortama lüzum görmeksizin "emekçi" adını verdik- leri kütleleri harekete geçirmişler ve onlarla darbe yapmışlardır. Bu, Rusyada böyle olmuştur, Çinde 31 Aralık 1966 olacağı oralardaki sistemden ibarettir. Bunun sosya- lizm olduğu, bir gün gelip "herkesin gücü kadar ça- lışacağı, ihtiyacı kadar alacağı" ve ona komünizm denileceği sadece, atın burnu ucuna asılmış bir ha- vuçtan ibarettir. Türkiyede batılı mânada bir sosyalizmin ortamı var mıdır? En varlıksız emekçi kütlelerin, bırakınız, solun neresinde olduğu meçhul T.İ.P.'i, ama C.H.P.'ye bile A.P.'yi tercih ettiği bir memlekette sınıfların ken- di menfaatlerini kavradıkları söylenebilir mi? Bunu bilmeyen sınıf hangi maksat için örgütlenebilir? Bi- rerle kol nizamında sandık başına götürülmek için, mi? Türkiyede elbette ki sosyalizm, önce umacı ol- maktan çıkarılacak, ondan sonra gerçek müşterisini bulacaktır. Sosyalizmin umacı olmaktan çıkarılması ise, bu demagoji tufanı içinde bütün ilerici, aydın kuvvetlerin desteğine muhtaç bir çabadır. Bunu sadece T.İ.P. denilen karışık partinin başın- daki bir avuç megalomanın başarabileceğini ummak, eğer "solcu"luktan maksat batılı sosyalizm ise pek fazla hayal etmektir. 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: