31 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

31 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu, "bir kısım basın" dedikleri, fakat asıl kuvvetli ve tesirli basını temsil eden cenaha karşı tam bir harp ilanıydı. Ozdağ o seyahatin- de başka niyetlerini de açıkladı. Üniversiteyi gençleştireceklerdi! Öğrenciler Özdağa, Hukuk Fakültesinde o günlerde görülen lüzum üzerine fakülteye sokulmayan arkadaşlarını kastederek "Biz görülen lüzumun manâsını Üniversiteden soramıyoruz" demişler, bunun üzerine Özdağ "Soracağız arkadaşlar, soracağız" cevabım ver- mişti. Bâbıâliden nasıl geçileceği sualine ise şu mukabelede bulunmuştu : "— Fikir işçileriyle beraber geçeceğiz, ar- kadaşlar.." 14'lerin aklındaki, öğrencilerle üniversite- nin, fikir işçileriyle basının hakkından gelmek- t. O ay bunun birincisini yapacaklar, fakat ikincisine ömürleri vefa etmeyecektir. "Bir kısım basın" bu hücumu aynı şiddetle karşılamaktan geri kalmadı. Eğer M.B.K. ne bu fikirler hâkimse, Komiteciler yanlış yoldaydı- lar. Basın da, Üniversite de söyleyecekti ve on- lara karşı dışardan tedbiri iktidarlar düşünme- yeceklerdi. Böyle bir gidişe karşı memleketin sağlam kuvvetleri mutlaka vaziyet alacaklar- dı, Burada, bir teşhisimi söyleyeyim. Menderes, 1946 ile 1950 arasında D.P. nin başında, partisini iktidara getirmek için müca- dele ederken ve memlekette kâfi derecede hür- riyet bulunmadığından yakınırken demokratik sistemin faziletine inanmış bir insan mıydı, yok- sa kalkınmak için kendisini bekleyen topraklar olduğunu mu sanıyordu, bilmiyorum. Bildiğim, iktidarının sonunda Türkiyeyi demokratik sis- teme layık bulmadığı ve meselâ bir gün, İstan- buldaki terzisinde, bir çok kimsenin önünde şöyle dediğidir : "— Daha taharetlenmesini bilmeyen bu halk mı, kendi kendisini idare edecek?" 27 Mayısı yapanlar, hareketlerinin başın- da bu felsefeye karşıydılar ove demokrasinin Menderesin elinden kurtarılması için silahları- nı çekmişlerdi. Fakat İhtilâlin üçüncü ayının sonunda, Türkeş Grupu tıpkı Menderes gibi düşünüyordu. Dava Türkiyeydi, demokrasi sa- dece vasıtalardan biriydi ve bu vasıta halen Türkiyeye uygun değildi. Kendileri önce, "de- mokrasiye boş vererek" akıllarınca Türki- yeyi bir güzel kalkındırmalıydılar, demok- rasiymiş, memokrasiymiş bunlar ondan sonra düşünülmeliydi. Ancak, bunların nazarında Menderes bir hata işlemiş, kime dayanması ge- rektiğini iyi tesbit etmemişti. Meselâ, gazete sahiplerini kandırır veya korkutursa basını kendi tarafına çekebileceğini, tenkitleri durdu- rabileceğini sanmıştı. Hataydı. Asıl, fikir işçi- leri kullanılarak "Babıâli ağaları" tesirsiz kı- lınabilir, insan kendine göre bir basını öyle dü- zenleyebilirdi. Yoksa, gazete sahipleri "devlet içinde devlet olmak" ihtirasını taşıyan bir ta- kım kimselerdi. Üniversite için de durum aynıydı. Bocala- ra ev vaad etmek, onlarla tertipler yapmak, ara- larından bazılarını âlet diye kullanmaya kal- kışmak, öğrencilere cephe almak Menderese hiç bir fayda sağlamamıştı. Üniversite içinde genç- leri yaşlılara karşı tutmak daha doğruydu. A- sistanlarla doçentlerin ihtirasları onları opro- fesörlerin hasmı yapabilirdi. Talebe teşekkülle- ri ele geçirilirse ve onların hakkı korunuyor havası yaratılabilirse o taraftan itiraz gelmez, insan kendine göre bir gençlik ve üniversite yapmış olurdu. İşte, Ordu bu hale getirilmiş, kendine göre bir ordu kurulmamış mıydı! l4ler diye bilinen takım, 1960'ın Sonba- harında böyle bir hava ve böyle bir tertibin içindeydi. Aralarında, yan kuvvetler bulmak için görev taksimi yapmışlardı. Türkeş, çok önem verdikleri basını ayarlamak yolundaydı. Başbakanlık Müsteşarlığı, elindeki imkânlarla mükemmel bir makamdı. Nitekim Öncü, böyle para bulunarak böyle. kurdurulmuş ve tabii, kuranlarının da, di ının da, d denli rinin de başına bin gaile bırakarak yayın haya- tından çekilmiştir. Türkeş bunun yanında bir de haftalık organ sahneye çıkarmış, fakat o da aynı âkibete uğramıştır. Gençlikle, genç ga- zetecilerle, genç asistan ve doçentlerle, gençlik teşekkülleriyle temas genç Komite üyeleri Nu- man Esinle Muzaffer Özdağa bırakılmıştı. Or- duya gelince, 14'lerin hepsi Ordu mensubu ol- duğuna göre herkes elinden geleni yapacaktı. 14'ler bilhassa Kara Kuvvwvetlerinin zırhlı bir- liklerine güvenmekteydiler. Yan kuvvetler ta- mam olunca, Türkeş Grupu Komitenin "C.H.P. Kanadı" diye isimlendirdikleri grupunu tasfiye edecek, eğer Gürsel kendilerinden olursa onu daha bir süre başta tutacak, fakat gerçek hâ- kimiyeti kendi elinde bulunduracak, sonra açık- tan, bir Nasır rejimini Türkiyede kuracaktı. Na- sır, tabii Türkeşti. Gürsel o Ekim başı demeci- ni verir ve hem bütün vatandaşlarına, hem dün- yaya tam bir katiyetle Komitenin vahdet için- de olduğunu ilân ederken bir çok Komiteci kar- şı grupu kastederek "bunlar bizi toplayacaklar" diyor ve gerçekten de bir toplamanın hazırlık- ları bilhassa 14'ler tarafından yapılıyordu. Bu- nu, 14'lerin o zamanki akıl hocası olduğunu söyleyen Dündar Seyhan, kitabında açık açık itiraf etmekte ve 14'leri gereği kadar çabuk 101

Bu sayıdan diğer sayfalar: