31 Aralık 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

31 Aralık 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

XIII Yorgan gitmediğinden kavga bitmiyor — Sunayın Orduya bir tamimi — basın"dan şikâyetler başlıyor ve Özdağ bir gün İsmet Paşanın evine geliyor — Komitede "bir kısım Çalımlı Komi- tecinin Tokyoda yazdığı mektup ve aldığı cevap —"Bâbıiâliden de geçeceğiz" — Menderes gibi düşünenlerin Menderesten değişik metodları. Alpaslan Türkeşin Başbakanlık Müsteşarlığın- dan alınması M.B.K. içindeki bir grupun öte- ki zaferini teşkil etti ama mücadeleye son ver- medi. Hattâ aksine, mücadele daha da şiddet- lendi ye sanırım o tarihten itibaren karşılıklı olarak tasfiye plânlan yapılmaya başlandı. Türkeşin asli M.B.K. içindeki bir grupun öteki üzerindeki zaferini teşkil etti, zira Tür- keşçiler ne zaman şeflerinin Başbakanlık Müs- teşarlığı tenkit olunsa derhal iki misalle ortaya çıkıyorlardı: Cemal Madanoğlunun ve Osman Köksalın durumu. Madanoğlu Ankara Komuta- nıydı ve bu sıfatıyla emrinde birlikler tutuyor- du. Köksal ise Cumhurbaşkanlığı Muhafız Ala- yının başında bırakılmıştı, üstelik Cumhurbaş- kanlığı Genel Sekreterliği görevi de kendisine verilmişti. Türkeşçiler diyorlardı ki: "— Türkeşin Başbakanlık (o Müsteşarlığını bırakması mı isteniliyor? Tamam! O takdirde Madanoğlu Ankara Komutanlığını terkeder, Köksal da Muhafız Alayıyla ilişkilerini keser.." Madanoğlu ile Köksalın görevlerini muha- faza etmelerine rağmen Türkeşin Başbakanlık Müsteşarlığından alınması ilk kuvvet çatışma- sını Gürsel Grupunun kazandığını gösterdi ve doğrusu istenilirse memlekette bir ferahlık u- yandırdı. Zira Türkeşin davranışları, hareketle- ri, tertipleri, onun iki sözcüsü Muzaffer Ozdağ ile Numan Esinin oradaki, buradaki konuşmala- rı endişe yaratmaya başlamıştı ve demokratik rejime dönüşü bekleyenleri tedirgin ediyordu. Şimdi, Kudretli Albayın prestijine Komite için- de, Komite tarafından böylesine ağır bir darbe- nin indirilmesi havanın yelkenleri tekrar başka istikamette, demokratik rejime dönüşün şam- piyonu olan İsmet Paşanın arzuladığı istikamet- te doldurduğunu gösteriyordu. Aslına bakılır- sa geniş halk tabakaları için beklenen ve has- reti çekilmeye başlanan sistem, demokratik veya değil, sivil idareydi. Askeri idare, İhtilâ- lin Üçüncü, dördüncü ayında bünyesindeki has- talıkları Türkiyede de su yüzüne çıkarmaya başlamıştı ve halk artık üniformalılara eskisi gibi çok sempatik gözle bakmıyor, Ordu lehin- deki gösteriler veya hareketler daha ziyade su- ni tertiplerin neticesi oluyordu. O günlerde- Genel Kurmay Başkanı Cevdet Sunay tarafın- dan yapılan ve gazetelerde açıklanan bir ta- mim son derece ilgi çekicidir. Orgeneral Sunay bu tamiminde "adetleri pek mahdut da olsa" bir kısım askeri şahısların halkla olan münasebet- lerinde arzu edilmeyen taşkın hareketlere te- vessül ettikleri haberlerinin alındığını bildiri- yor ve bunları hizaya davet ediyordu. Bana anlatılan, bu tamim Genel Kurmay Başkanının inisyatifi üzerine değil, M.B.K.'nin bir karan gereğince yayınlanmıştı. Sırtında ü- niforma taşıyan bir takım kimseler -bunların adetleri, tamimde söylendiği gibi öyle pek mah- dut değildi- bilhassa kalabalık yerlerde, hele ak- şamları, içkili mahallerde hiç hoşa gitmeyen davranışlarda bulunuyorlar, bazen, üniformalı amerikalılar kadar sevimsizleşiyorlar, o sivil halkın burnunu bükmesine sebep oluyorlardı. Başka üniformalılar, İhtilâlin icabı, sivil görev- lere getirilmişlerdi. . Bu sıfatlarıyla, her gün halkla temas halindeydiler. Çoğu kaba, haşin ve müsamahasız davranıyordu. Bir küçük kıs- mı ise -bakınız, onlar gerçekten küçük kısımdı- bu vaziyetlerinden şahsi menfaatler sağlamak için istifade yolundaydılar. Bütün bu konular- da, yurdun dört bir tarafından M.B.K.'ne şikâ- yetler yağmıştı. Bunun üzerine Komite, bir va- ziyet almayı kararlaştırmıştı. Elbette ki bu şikâyetlere karşı, Komitede, "Türk subayı öyle şey yapmaz" demagojisi hâkim Olabilir, bunlar "kuyruklar"'ın veya "ik- tidara konmak arzusuyla yanan Halkçılar"ın iftiraları sayılabilirdi. Fakat öyle olmamıştı. Komite içinde aklı başında bir grup durumun gerçekten bu olduğunu kabul etmişti. Halk ile Ordunun münasebetlerinin ılık ve samimi kal- ması İhtilâlin sükünet içinde sivil rejime dön- mesinin başlıca şartıydı. 27 Mayıs sabahı saat üç ile altı arasındaki operasyonu Üniformalılar yapmıştı. Ama 27 Mayıs, esas itibariyle bir gençlik, hatta halk hareketiydi ve onun öyle kalması memleketin menfaati icabıydı. Nitekim kısa bir süre sonra askerlerin sivil görevlerden alınması muamelesi de başladı. Üniformalıları ohalkla münasebetlerinde hizaya davet eden tamim, bu düşüncenin mah- 97

Bu sayıdan diğer sayfalar: