14 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

14 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Tukyunun intihar ettiği mutfakta havagazı ocağı Karışık bir iş muoyuna ve basına açıklıayan ilgi- lilerin, söylediklerine (okendilerinin de inanmadığını gösteren durumlar ortaya çıktı. Selâhattin Tukyu ola- yını çözebilmek için bütün Emni- yet teşkilâtı harekete geçirilirken, Sadi Corukun intiharım incelemek üzere de özel bir soruşturma heye- ti Pazar günü Moskovaya gönderil- di. Şüpheler zinciri Şelâhattin Tukyunun, misafir kal- makta olduğu evde hayatına son vermesi olayı, intiharı sırasındaki kıyafeti ve çeşitli o münasebetleri Ankara Savcılığı tarafından önemle incelenirken, Sadi Corukun intiha- rını bildiren ve Moskovadan Mas- lahatgüzar Doğan Türkmen imzasıy- la Dışişleri Bakanlığına gelen şif- reli telgraf da işin içinde bir bitye- niği bulunduğunu ortaya koyuyor- du. Doğan Türkmen, telgrafında, kısaca intiharı bildiriyor ve olayın tafsilâtı için yazılı bilgi vermenin sakıncalı olduğunu belirtiyordu. Hafta içinde gerek ilgili ma- kamları, gerekse kamuoyunu ve Ba- sını en çok ilgilendiren husus, in- tiharlardan ziyade, bu iki intihar o- layı arasında bir bağlantı bulundu- gu şeklindeki söylentiler oldu. Se- lâhattin Tukyunun, sık sık yaptığı Moskova gezilerinde Büyük ( Elçili- 10 ğe de mutlaka uğrayarak Sadi Ço- rakla uzun uzun görüşmesi ve Ço- raktın, bir süre önce Ankaraya geli- şi sırasında Selâhâttin Tukyu | ile buluşması, bu konudaki şüpheleri arttırıyordu. Ayrıca, her ikisinin de aileleri ve yakın arkadaşları, bunların inti- har etmeleri için ortada hiç bir sebep bulunmadığını, her ikisinin de sıhhatli ve yaşamayı seven insan- lar olduklarını ısrarla söylüyorlar- dı. Her ikisi de, intiharlarından ön- ce, böyle bir işe teşebbüs edecek- lerini gösteren en ufak bir davra- nışta bulunmamış ve geride de en ufak bir ipucu (o bırakmamışlardı. Bazı ilgililere göre, her ikisi Ode, geçirdikleri asabi kriz sonunda in- tihar etmişlerdi. Bir kısım ilgililer, intihara ticari münasebetlerin se- bep olabileceğim söylüyorlardı. Son bir grup yetkili ise, "Vallahi hiç bir- şey bilinmiyor. Bakalım, neler çı- kacak" demek suretiyle, hiç değil- se şimdilik akla en yalan gelebile- cek cevâplar veriyorlardı. Türk ka- muoyu ve Basın bu haberlerle al- lakbullak olurken, özellikle Dışişle- ri Bakanlığı yetkilileri sadece susu- yorlardı. Onları en çok tedirgin e- den şey, iki intiharın da birbiriyle ilgili olduğu ve siyasi (sebeplerle intihara zorlandıkları veya birer AKİS cinayete kurban gittikleri şeklinde dolaşan söylentilerdi Hariciyeciler, bu söylentileri kesinlikle (o yalanla- makla beraber, dişe dokunur bir a- çıklama da yapmıyor ve her geçen gün söylentilerin artmasına sebep oluyorlardı. Nitekim Selâhattin Tukyunun, intiharından önce Sadi Coruka bir mektup gönderdiği, aynı günlerde Dışişleri (Bakanlığından Moskova Büyük Elçiliğine çekilen bir telgra fın Sadi Corukun eline geçtiği ve diplomatın da bu mektup ve telgraf tan sonra intihar ettiği çeşitli çev- relerde söyleniyordu. Bu arada, Se- lâhattin Tukyunun, iflâs ettiği için kurtuluşu intiharda bulduğu; Sadi Corukun ise müzmin şekilde başı ağrıdığı için iple kendini asarak öl- dürdüğü şeklinde, resmi şahısların gayriresmi olarak yaptıkları açıkla- malara kimse iltifat etmedi. İnti- harlar garipti ve bu kadar meçhul içinde herkes, öküz altında buzağı aramakta haklıydı. Karanlık adamın karanlık ölümü gariplik, her şeyden önce intihar- ların şeklindeydi. Meselâ, 25 A- ralık günü, Bahçelievlerdeki Yeşil- tepe blok evleri 106 numaralı daire- de havagazı ile intihar eden Selâ- hattin Tukyu, ev sahibesi tarafından mutfakta, sırtında palto ve gözün- de siyah güneş gözlüğü olduğu hal- de bulunmuştu. Ayrıca, müntehirin şapkası hemen yanıbaşında idi. Ha- vagazı ocağının lâstik borusu bı- çakla kesilmişti ve fakat bıçak orta- larda yoktu. Sonra, o sabah saat 10.30 sularında Kemal Paker adın- daki at yarışçısının evine gelen Tukyunun halinde, intihara niyetli olduğunu gösteren en ufak bir işa- ret mevcut değildi. Bir eve gelen herkes gibi o da paltosunu, şapka- sını çıkarıp portmantoya oasmıştı. Ev sahibesi Nezahat Paker, da- ha sonra, at yarışlarına gideceğini söyleyerek dışarı çıkmıştı. Selâhat- tn Tukyu, yorgunluk hissettiğini ve biraz dinlendikten sonra kendisi- nin de çıkacağım söyleyerek, kadı- na, gitmesi veya kalması yolunda herhangi bir teklifte bulunmamıştı. Nezahat Paker, akşam saat 18 sula- rında eve döndüğünde, kapıyı a- çınca önce keskin bir havagazı ko- kusuyla karşılaşmış, musluğun o a- çık bırakılmış olabileceği düşünce- siyle mutfağa koşunca, Selâhattin Tukyunun yerde yatmakta olan cese- di ile karşılaşmıştı. Kesilmiş olan 14 Ocak 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: