14 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

14 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir lüzum da, var mıydı ki? Cemal Gürsel İsmet Paşadan bir nevi Cum- hurbaşkanlığı teminatı almış, Türkeş Grupu "C.H.P. Grupu'"nu, "C.H.P. Grupu" Türkeş Grupunu M.B.K. 'nden tasfiye hazırlıkları için- de, Yassıadada bir takım fasa - fiso davalar de- vam ediyor.. İşte tam bu sırada M.B.K. meşhur "Üniversite Bombası"nı patlattı. Bu bombanın kötü akislerinin, bilhassa gençler arasında ya- rattığı derin infialin 14'ler Hadisesini çok bü- yük Ölçüde kolaylaştırdığı ve 14'leri güvendikle- i "yan kuvwvet"lerden biri olan gençlerin des- teğinden mahrum bıraktığı bir gerçektir Or- du, Basın, Üniversite.. 14'ler, aralarından bazı- larının tam zibidice sözleriyle, davranışlarıyla bütün bu müesseseleri 1960'ın Sonbaharında ta- mamile aleyhlerine çevirmişlerdi. Bunlar, bir de, seçimsiz iktidarda kalmak istiyorlardı! "Üniversite Bombası" 28 Ekim günü patla- tıldı. Bir akşam evvel, çok geç vakit, gazetelere M.B.K.'nden bir tebliğ gitti. Bu tebliğe göre Türkiyenin çeşitli üniversitelerinden 147 öğre- tim üyesi görevlerinden alınıyorlardı. Bunların üniversitelerde hocalık yapmaları artık yasak- tı. İşin asıl hazin tarafı, bu tasarrufu hakkın- da M.B.K. hiç bir izahat vermek lüzumunu his- setmiyor, sadece, görevlerinden alınan 147 ki- şinin isimleri bir liste halinde yayınlanıyordu. Bu, tam bir "görülen lüzum"du. Tabii, tepkisi son derece büyük oldu. Burada, bazı gerçeklerin söylenmesinde lü- zum vardır. Üniversitedeki tasfiyeyi M.B.K."- ndeki tasfiye pek kısa süreyle takip ettiği için birincisinin kabahati ikincisinin kurbanlarına yüklenmiştir. Bu, haksız bir ithamdır. 147'ler M.B.K.'nin ittifakıyla görevlerinden alındılar. 14'ler tasfiye edildikten sonra geri kalanlar bu hatayı, günahını daha fazla tasfiye ettikleri ar- kadaşlarının sırtına bindirerek telafi edebilir- ler, bir yarayı işletmemek akıllılığını göstere- bilirlerdi. Göstermediler. Hattâ, 1961 seçimle- rinden sonra Komutanlarla politikacılar Çan- kayada toplanıp meşhur protokolu hazırladıkla- rında askerler, Komitecilerin telkiniyle 147'ler Hadisesini de M.B.K.'nin el sürülemez tasarruf- ları arasına koydurtmak isteyecekler, fakat İs- met Paşa sert bir çıkış yaparak bunu önleye- cektir. Üçüncüsü, Üniversitedeki tasfiye bir gü- nün, bir haftanın, bir ayın karan değildir. Na- sıl, Bâbıâliden geçmek fikri oKomitecilere O- mer Sami Coşar tipi gazeteciler tarafından ve- rilmişse onlara Ünivesiteden geçmek temayülü de Cihat Abaoğlu gibi zamanın doçentlerince telkin edilmiştir. Basın mükemmel miydi? El- bette ki değildi. Ya Üniversite? O da değildi. Düşünmek lâzımdır ki İstanbul (Üniversitesi bir Ali Fuat Başgili bünyesinden söküp atama- mıştı. Ama, bunlar mükemmel değildi de, san- ki M.B.K. mi mükemmeldi? Fakat M.B.K,, elin- de bir kudret tuttuğundan herkese ve her şeye nizam vermenin hevesi peşindeydi ve müesse- selerin iki satırlık kanunlarla adam olacağını sanıyordu omite, "Üniversiteyi adam etmek" için akla gelebilecek en kötü yolu tuttu. Bunu bir şahıs meselesi saydı ve bir cadı kazanını işlet- meye başladı. Her öğretim üyesi hakkında, ö- zel ve gizli bir tahkikat yürüttü. Bunlar nasıl tanınıyorlardı, nasıl biliniyorlardı? Yakınları- na sordular, uzaklarına sordular, dostlarına sordular, düşmanlarına sordular, rakiplerine sordular. Sonra da, bu tarz bir tahkikattan çı- kardıkları hükümlere göre yüzlerce Öğretim üyesi arasında "buna değmiş, buna değmemiş" ayırımı yaptılar. M.B.K.'nin bunu sadece öğretim üyeleri hakkında yaptığı sanılmamalıdır. Akıllılar aynı tarz bir tahkikatı da gazeteciler için açtırtmış- lardır. Şimdi, şu satırları yazarken elimin,al- tında o raporlardan birinin sureti var. Hakla- rında tahkikat yapılanlar Milliyet mensupları. Ali Naci Karacan, Ercüment Karacan, Mahmut Cevat Ulunay (Refi Cevat Ulunay), Ömer Sami Coşar, Çetin Altan. Nedense benim elimdeki fo- tokopide Abdi İpekçi yok. Bunlardan sadece O- mer Sami Coşar, adam. Ötekiler, dünyanın her çeşit kusuruyla malül. Çetin Altanın anası hak- kındaki iddia da bu metinde. O günleri biraz ha- tırlayanlar bu ayırımın sebeplerini keşfetmek- te fazla güçlük çekmezler. Milliyet, askeri ida- renin devam etmesinin mahzurlarını, tehlikele- rini her gün belirtiyor ve sivil demokratik reji- me geçmedeki "sayılmayacak kadar çok milli menfaatler"i her gün sayıp döküyordu. Univer- site hocalarıyla ilgili tahkikatın bundan daha sağlam bir pabuç olduğunu sanmak için hiç bir sebep yoktur. M.B.K. kocakarı dedikodula- rını mesnet yapıp 147 öğretim üyesini bir kalemde âdeta hayat dışı bırakmakta hiç bir mahzur görmedi. Bu hareketin adını o gün Yüz- başı Numan Esin koyunca, bunun ne kadar ha- zin bir tasarruf olduğu büsbütün meydana çık- tı. Yüzbaşı Esine göre, Üniversiteyi ilmileştir- mişlerdi! Bunu okuduğumda, itiraf ederim ki, "Ayranı yok içmeye.." diye başlayan meşhur tekerlemeyi hatırlamadan edemedim Kıyamet, önce İstanbulda koptu. İki rek- tör, İstanbul Üniversitesinin rektörü Sıddık Sami Onar ve Teknik Üniversitenin rektörü Fikret Narter istifayı derhal bastılar. Bütün öğ- renci teşekkülleri ayağa kalkmışlardı ve hoca- 117

Bu sayıdan diğer sayfalar: