14 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

14 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DÜNYADA OLUP BİTENLER atfen bildirdiklerine göre, Mao Çe- tung, uzun bir süredir (koruduğu sessizliği nihayet bozmuş ve Liu ile Hsiao-pingi, 1958 yılında bir komp- lo yaparak kendisini ülkenin 1 nu- maralı koltuğu olan devlet başkan- lığından düşürmekle ve parti baş- kanlığı gibi etkisiz bir yere getir- mekle suçlamıştır. (e Bilindiği gibi, partinin bütün mekanizması parti başkanının değil, genel sekreterin deneti altındadır ve başkan yalnızca bir sembolden ibarettir. Japon gazetecilerin e vi rinden anlaşıldığına göre, tung bu durumu 1965 ken yapılan bir parti merkez komitesi toplantısında o değiştirmek istemiş, fakat başaramamıştır. Bunun üzeri- ne yanına, şimdi en yakın adamı o- larak beliren Lin Piaoyu alarak Şanghaya çekilmiş ve orada "Kül- tür Devrimi" adım verdiği hareketi hazırlamıştır. Gerçekten, Mao Çe- tung 1965-66 yıllarında sekiz aylık bir süre için Pekinden kaybolmuştu ve batılı gözlemciler bu yokluğu ih- tiyar ihtilâlcinin sağlık durumunun bozukluğuna yüklemişlerdi. e Fakat Mao, 1966 sonlarında, bu defa arka- sında Kızıl Muhafızların ve ordu- nun desteği olduğu halde, yeniden ortaya çıkmıştır. Geceler gebedir BU önemli açıklama, ortaya pek çok önemli sorunların çıkması- na yol açmış bulunmaktadır. Mao 1958 yılından sonra ikinci plâna itil- diğine göre, Çin - Sovyet çatışması- nın en ateşli yılları onun işbaşında olmadığı süre içinde geçmiş demek- tir. Şimdi Pekindeki çatışmadan ga- lip çıkarsa, anlaşmazlığın suçunu eski yöneticilere yükleyip, Moskova ile yeniden yakınlaşmaya kalkışa- cak mıdır? İkincisi, kendisi ikinci plânda bulunduğu sürece (o başba- kanlık koltuğunda oturan Çu- En- layın durumu ne olacaktır? Acaba Mao duruma hakim olursa, onu da değiştirmek istemeyecek midir? Ni- tekim, geçen hafta Pekinde emektar Başbakanı suçlayan duvar kâğıtları da görülmüş, fakat 'bunlar bir gece- nin içinde ortadan yok oluvermiştir. Bütün bunlardan, Çin Halk Cum- huriyetinin önümüzdeki günlerde önemli olaylara gebe olduğu anlaşıl- maktadır. 700 milyonluk koca dev, sanki daldığı Memi, uykudan uyan- mış, kıpırdanmaktadır. Bu kıpır- danma devresini, yeni bir iç savaşın 26 içine düşmeden, en kısa zamanında atlatması ve yeniden siyasal düzene dan faydalanmak isteyen yabancı kavuşması, bütün dünyanın gelece- ği bakımından çok önemli görün- mektedir. AKİS luk büyürse, hele bir de ortaya bun- kuvvetler çıkarsa, o zaman doğacak olaylar bütün dünya barışı için pek Eğer Çindeki huzursuz- (o tehlikeli olacaktır. GEÇEN HAFTA DÜNYADA A.B.D. — Look dergisinin tam "Bir Başkanın Ölümü" başlıklı tar- tışmalı diziyi yayınlamaya hazırlandığı bir sırada, geçen hafta Salı günü, Başkan Kennedy'nin ölümüyle en yakından ilgili kişilerden biri daha, Jack Ruby, bundan bir ay kadar önce kanser teşhisiyle kaldırıldığı hastahanede hayata gözlerini -daha önemlisi, ağzını!- yumdu. Bilindiği gibi, Ruby, Başkan Kennedy'yi kurşunladığı ileri sürülen Lee Harvey Oswald'ı, bu olaydan iki gün sonra, Dallas polis müdürlüğünden cezaevine nakledileceği bir sırada, düzinelerle gö- revlerin ve milyonlarca televizyon seyircisinin gözleri önünde taban- ca ile öldürmüştü. Yapılan uzun yargılama sonunda suçla bulu- nan Ruby, 1964 Martında ölüm cezasına çarptırılmış, fakat bu ceza bir yüksek mahkeme tarafından | Haziranında bozulmuştu. İş- te ne olmuşsa bundan sonra olmuş ve Ruby'nin sağlık durumu ce- zaevinde hızla kötüye gitmeye başlamıştır. Fakat hastalığın kanser olduğu ancak bir ay kadar önce anlaşılmış, daha doğrusu, kamuoyu- na bildirilmiştir. Çünkü, Dallas gibi sağlık hizmetleri son derece ge- lişmiş bir şehirde Ruby'nin o hastalığının ancak en son safhasında anlaşılması akıl alacak birşey değildir. Ruby'nin ölümüyle, Kennedy suikastıyla uzaktan yalandan ilgili olup da hep aklın almıyacağı bi- çimde ve son birkaç yıl içinde hayata gözlerini yumanların sayısı bir düzinenin üzerine çıkmıştır. İSPANYA — Son yıllarda pek yaygınlaşan siyasal cinayetlere, ge- çen hafta bir yenisi daha eklenmiş ve Cezayir ihtilâlinin ünlü lider- lerinden Muhammed Hıdır, uzun süredir o sürgün hayatı yaşadığı Madritte, bir gece evinden çıkarken, karısının ve kayınbiraderinin gözleri önünde öldürülmüştür. Hatırlanacağı gibi, Cezayir ihtilâlini hazırlayıp başlatanlardan biri olduğu halde, Muhammed Hıdır, ba- ğımsızlıktan sonra Bin Bella ile anlaşmazlığa düşmüş ve Fransaya sığınmıştı. Başkan De Gaulle'ün Bin Bella yönetimiyle iyi bağlar kurmak istemesi üzerine de İspanyaya geçmişti. Muhammed Hıdı- rın öldürülmesi, ortaya iki önemli sorun çıkarmış bulunmaktadır. Bunların birincisi, İspanya hükümetinin, tıpkı Fransa hükümetinin başına gelen Ben Barka skandali gibi, “olayın içine sürüklenip sü- rüklenmiyeceğidir. Böyle bir suçlamadan kurtulmak için, ispanyol güvenlik makamları yoğun bir araştırmaya girişmişlerdir. Fakat şimdiye kadar buldukları, bir çift ipek eldivenle bir otomatik ta- bancadır. Muhammed Hıdırın öldürülmesi üzerine ortaya çıkan ikinci sorun, Cezayirli liderin, ülkesinden kaçarken, yanında yurt dışına çıkardığı ve İsviçre bankalarına yatırdığı 14 milyon doların akıbetidir. Bildirildiğine göre, Hıdır, bu parayı, sağlığında, sürgün- deki cezayirli milliyetçilere yardım etmek için kullanıyordu. Taraf- sız gözlemciler, şimdi bu servetin isviçreli para cambazlarının ke- sesine gitmesinden endişe etmektedirler. BUNLAR DA OLDU 14 Ocak 1967

Bu sayıdan diğer sayfalar: