14 Ocak 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

14 Ocak 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

borudan gaz e ve Tukyu çoktan ölmüştü Olayı öğrenen herkes gibi, so- ruşturmayı yapan Savcının da dik- katini, intiharın bu garip yönleri çekti. Bir kere Tukyu, sırtına pal- tosunu, başına şapkasını (o geçirip gözlüğünü de gözlerine taktığına gö- re, belliydi ki, evden ayrılmak iste- mişti. İntiharı aklına koymuş ol- saydı, bütün bunları neden yapsın- dı? Ayrıca, intihar için neden daha yatanlarının, meselâ kardeşlerinin değil de bir arkadaşının evini seç- sindi? Dahası var; ifadesi alman bütün yakınları, bu arada eski karı- sı ve kızkardeşleri, Tukyunun inti- harı için ortada hiç bir sebep bu- lunmadığını söylemekteydiler, Mün- tehirin hayatının her ne kadar ka- rışık ve meçhullerle dolu olduğu söyleniyor idiyse de, intihar etme- sini gerektiren önemli bir sebep bi- linmiyordu. Savcılık, bütün bunları dikkate alarak, ceset üzerinde otopsi yap- tırdı. Adli Tıp Kurulunun raporu he- nüz gelmediği için ölümün şekli ü- zerinde şimdilik kesin birşey söyle- mek kimse için mümkün değildir. Bir takım Özellikler G Emniyet makamlarının ve gerekse diğer ilgililerin dikkatini en çok çeken husus, Selâhattin Tuk- yunun geçmişi oldu. Adanalı bir ai- lenin çocuğu olan 47 yaşındaki Tuk- yu, iyi bir tahsil yapmış ve esas mesleği iktisat olduğu halde, 1950 yılında D.P. İktidarı tarafından Em- niyet Genel Müdürlüğü Önemli İş- ler Bürosu Müdürlüğüne getirilmiş- ti. Beş yıl bu görevi yaptıktan ve ö- nemli istihbarat işleriyle uğraştık- Sadi Çorak Esrarlı bir vaka 14 Ocak 1967 Münasebetsiz bir ziyaret İhsan S. Çağlayangil T ürkiye Dışişleri Bakanmın, Kahirenin bir davetini kabul ederek Mısın ziyaret edeceği resmen açıklanmış bulunuyor. Bu, son de- rece münasebetsiz bir davranıştır ve hiç bir lüzumun neticesi değil- dir. Üstelik, ağırbaşlılık ve milli vekarla ilişkisini anlamak da zor- dur. Eğer Nasırın Türkiyeyle görüşmek istediği bir husus varsa ve eğer Nasır, Kıbrıs meselesindeki tutumundan sonra Türkiyeyle iyi münasebet arzuluyorsa kendi şişleri Bakanını Ankaraya göndere- bilirdi. Bir Türkiye Dışişleri Bakai Kahireye, hesapçı diktatö- rün ayağıma gitmesi hazin bir takt hatasıdır. Zira bugün Türkiye- nin, Mısırla "daha samimi" bir münasebete hiç ihtiyacı olim Hat- tâ, ii bu, çeşitli tefsirlere yol açacak ve bazı gerçek dostları- mızda tedirginlik yaratacaktır. Mısırın hâkimi, Nasırdan başka biri olsaydı "evvelâ sen geldin- evvelâ ben geldim” tartışması gayet alaturka bir; düşünce olurdu. Ama bu alaturka düşünce, Nasırın kafasındaki düşünce olduğun- dan dolayı önemlidir. Mısırlı diktatör bütün arap âleminde ve bit hassa Orta Doğuda bir prestij kaybının tam ortasındadır, itibarı, te- siri başaşağı gitmektedir. Böyle bir ortamda, tirkiyeyi kendisine ur yapıyor e ağ Türkiye Dışişleri Bakanım Kahirede kabul etmek iyi bir plândır. Nasırın aksine, Türkiyenin itibarı, olumlu bir politikayla aynı bölgede yükselmektedir. Nasır, bu alaturka kurnazlığını hep göstermiştir. Türkiyeye bir adam göndermiş, onun daima bir yükseğini kendi memleketine ge- düyimniştir. İhsan Sabri Çağlayangilin ziyareti de Mısır Dışişleri Ba- kan Muavininin ziyaretinde yapılmış davetin neticesidir. Şimdi bu- nu Mısır Dışişleri Bakam iade edecek ve muhtemelen o, Türkiye Başbakanını davet edecektir. Oyunun bu kadar basitine ve kabası- na gelmiş olmak Dışişleri Bakanlığının bir hatasıdır. . Bizi Kıbrıs politikamızda sımsıkı desteklemiş olan İran, Ürdün, Suudi Arabistan, hattâ Pakistan Nasırla bıçak bıçağa haldeyken bir türk Dışişleri Bakanının böyle bir seyahate kalkması madalyonun bir başka tarafıdır. Yani Mısır, o düşmanca davranışının mükâfatı olarak mı Türkiye Dışişleri Bakanının ziyaretine lâyık ay em Ziyaretin iptali için geç kalınmış mıdır, bilinmez. Ama bilinm lidir ki Çağlayangilin Nasırın ayağına gitmesi milli vekan venokle etmektedir ve bunun akislerinin devam edeceğinden hem Çağlayan- gil, hem Bakanlığı emin olmalıdırlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: