SİNEMA Türkiye “Ship of Fools" B' bir film adıdır, amerikalı yö- netmen Stanley Kramer'in 1964- te çevirdiği filmin adı. Kimbilir, belki de yabancı filmleri sıcağı sı- cağına aktarmak furyasından Kra- mer'in bu filmi de nasibini almıştır da bizim haberimiz yoktur. Ama Za- ten, burada önemli olan bu değil- dir. Önemli olan, sinemamızın git- gide bu ada lâyık bir nitelik kazan- masıdır. İşler o duruma geldi ki, iç kimse, sinema dışında bile hiç kimse, filmi yapımı göstergesinin 200- 250 arasında dolaşmasını yadır- gamıyor. Hiç kimse, bir senaryocu- filmde oynamasını, bir yönetmenin bir düzine film çevirmesini (o veya üçbuçuk günde, evet üçbuçuk günde bir film çıkarmasını önemsemiyor. İşler öyle duruma geldi ki, dikkatler, ancak bu rekorlarda bir durakla- ma veya gerileme olduğunda çeline- cek, ancak o vakit "acaba yolunda 14 Ocak 1967 Türk filmi çekiliyor Biz bize benzeriz gitmiyen bir şey mi oldu?" diye so- rulacaktır. Asıl yolunda gitmiyen şe- yin yıllardır süregeldiği öylesine u- nutuldu. Türk sineması denilen "çıl- gınlar gemisi"nin ancak karaya vur- duğu vakit içindekilerin de, dışında- kilerin de belki ayılabileceği her gün biraz daha iyi anlaşılıyor. Geminin karaya vurmak üzere olduğunu gösteren belirtiler ise tü- men tümendir. Fakat bunlardan hiç biri, "çılgınlar gemisi"nin yolcula- rında rastlanan şaşkınlık kadar du rumu aydınlatıcı değildir. Sinema- mız yeni yıla ne şu rekorla, ne bu rekorla girdi; sinemamız yeni yıla şaşkınlıklar rekoruyla girdi. (o Bat- mak üzere olan gemide kaptanı yolcusundan, yolcusu kaptanından şaşkın olunca, ne kadar terslikler yapılır, ne saçmalıklara başvurulur, sinemacılarımız yılbaşında işte bu- nun örneklerini verdiler. No. 1: Frankenstein hikâyesi Biinci örneği, yılbaşının arefesin- de kaptanlar verdiler: Türk Film Yapımcıları Birliği ciddi ciddi oturup toplantı yaptı ve yine ciddi ciddi, oyuncuların sınıflandırılma- larına karar verdi: Oyuncular üç sınıfa ayrılacak, "as" oyuncuların ücretlerinde yüzde 25 indirim yapı- lacak, bunlar için 25 bin liralık "tavan" fiyat tespit edilecekti. Her altı ayda bir yapılacak "zirve" top- lantısında bu sınıflamalar yeniden gözden geçirilip gerekli değişiklik- ler yapılacak, yapımcılar birliğinin ortak kararına uymıyan film şir- ketlerinin filmleri kara listeye alı- nacak, sinemalarda oynatılmıyacak- tı. Bu, yapımcıların, kendi elleriy- le yarattıkları "yıldızcılık" sistemi üzerine film giderlerinin başdöndü- rücü bir. hızla artmasına karşılık, araya araya buldukları çareydi. Ya- pımcılar bir Frankenstein yaratmış- lar, şimdi kontrolünü ellerinden ka- çırdıkları canavara gem vurmak i- çin bula bula bu zavallı, hiç bir uy- gulama imkânı olmıyan çareyi öne sürüyorlardı. Anlaşılan, bunlar, yıl- dız sisteminde yıldızların ücretinin kendileri tarafından değil, seyirci tarafından kararlaştırıldığım (o bile bilmiyorlardı. Haydi bunu bilmi- 33