Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
KISKANÇLIK CİNAYETLERİ “Damdan düşen”' kapak... Derginizin çoğu zamanki kapak konularını yerinde ve uygun bulu- yorum. Fakat bu defaki konu -cü- retimi bağışlayın- biraz damdan dü- şer gibi olmuş. Zaten konuya yeni bir boyut kazandırmadıktan sonra gündeme geiirmenin ne anlamı var ki? Yaptığınız anket, ya sonuçları önceden tespit edilerek yapılmış ve- ya anket yapılacak kişiler iyi seçil- memiş. Yani her iki halde de anket, bilimsellikten uzaktır. Bekârete karşı tavır alan bayanlardan acaba kaç tanesi evlilik öncesinde bekâre- tini teslim eder veya etmeye hazır. Demek istediğim şu ki, ülkemizde çeşitli inanç ve düşüncede insanlar yaşar. Kitlelere hitap edecek bir dergi hazırlarsanız, daha çok insa- na ulaşmış olur derginiz. Böylece yayıncılıktaki amaç, hedefine ulaş- mış olur. Salih Tanır/ MUĞLA Bekâret, emanet mi? Sayın Tanır, mektubunuzda be- lirttiğiniz ““Ülkemizde çeşitli inanç ve düşüncelerden insanlar yaşar *” cümlesine, sonuna kadar katılıyo- ruz. Ancak, bundan sonra yolları- mız bir hayli ayrılıyor anlaşılan. Öncelikle yapılan anketin bilim- sellikten uzak olduğu iddianızı ya- nıtlamaya çalışalım. Söz konusu anket, İstanbul Üniversitesi, İstan- bul Teknik Üniversitesi ve Boğaz- içi Üniversitesi gibi Türkiye'nin en 9A NOKTA 7 OCAK 1990 büyük üniversitelerinde okuyan 300 genç kız arasında yapılmıştır. Böy- lesi bir ankette sonuçları önceden kestirmek nasıl mümkün olabilir sorusunun yanıtını size bırakarak, katılan örnek kitlenin de üniversi- telerin toplam kitlesini temsil ede- cek şekilde seçilmiş olduğunu söy- leyelim. Kuşkusuz böyle bir anke- tin Türkiye genelini temsil ettiği söylenemez. Söylenmiyor da zaten. Ama seçilen deneklerin ülkenin ge- leceğinde etkili olacak insanlar ara- sından seçildiği, dolayısıyla olduk- ça önemli bir eğilimi yansıttığını görmezden gelmek, en azından o insanlara karşı haksızlık olur. Bir de, “Bekârete karşı tavır alan bayanlardan acaba kaç tanesi evli- lik öncesinde bekâretini teslim eder, ya da etmeye hazır?'' diye soruyor- sunuz. Kim, kime neyi teslim ede- cek sayın Tanır. Bekâret bir ema- net mi? Hastalık, suç işlemenin mazereti mi? Kıskançlık cinayetleri başlıklı son kapak konunuz, uzun süredir en çok ilgimi çekerek okuduğum ha- berlerden biri oldu. Aynı zamanda da uzun uzun dü- şünüp, arkadaşlarımla bitip tüken- mez tartışmalara dalmama neden oldu. Sizin de belirttiğiniz gibi gün- lük gazetelerde ““kıskançlık cinayetleri”” haberlerinin bu denli yoğun olması, dikkatimi çekiyordu. Ve hemen her seferinde “deli bu adamlar” diye geçiriyordum aklım- dan. Ama takdir edersiniz ki “deli”” derken, gerçek anlamda akıl hasta- larını kastetmiyordum. Yalnızca la- fın gelişi öyle geçiyordu aklımdan. Ama sizin yazınızda bu insanların çoğunun gerçekten akıl hastası ol- duğunu öğrenince, her şeye rağmen çok şaşırdım. Yalnız kafamı hâlâ kurcalayan bir noktası var işin. Şimdi, cezaev- lerinde tarama yapılmalı ve gerçek suçlularla, akıl hastaları ayrılmalı diyorsunuz. Haklısınız tabii. Ama olaya bir başka açıdan bakınca, adalet gerçekten yerini bulacak mı diye düşünmeden edemiyorum. Ta- mam, akıl hastası olan bir insanın cezai ehliyeti olamaz. Ama yine ka- tilin akıl hastası olması, giden ca- nın yerine gelmesine de yetmiyor. Üstelik sizin verdiğiniz bir örneğe göre akıl hastanesinde kalıp “tedavi”” olan bir hasta, üç kez ev- lenip üç karısıni da öldürmüş. Bu insanları idam &delim demiyorum, müebbet hapse mahküm edelim fa- lan da demiyorum. Ama hiç değil- se bu tür bir teşhis konanların ev- lenmelerinin engellenmesi gerekmez mi? Hatice Çimen-ANTALYA Oğlak burcuna iyi yıllar Siz hiç etrafınıza bakınıyor mu- sunuz? Şöyle bir bakın lütfen, çev- rede bol miktarda canı burnuna gelmiş insan göreceksiniz. İnsanlar bıkkın ve de umutsuz. Bu nedenler- dir ki ayakta durabilmek için bula- bildikleri en ufak bir umut kırıntısı- na sıkı sıkıya sarılıyorlar. Bu umut kırıntısı da en çok yılbaşına doğru aranıyor. Kimi iyi bir zam bekliyor, kimi çok daha fazlasını... Hemen hemen herkes için yeni yıl, yeni bir başlangıç olarak algılanıyor. Zaten sadece bu nedenle Milli Piyango en büyük ikramiyesini 31 Aralık'a sak- liyor. 1 Ocak'ta hiçbir şey değişmi- yor, ama varsın değişmesin umut umuttur. Ve siz kalkıp bazı burç- tan insanlar “*Aman dikkat edin bu sene başınıza kötü bir şey gelecek”” diyorsunuz. Şimdi birçok insan bundan etkilenecek ve “acaba ne zaman?” diye Trahatsız olacak. Neyse, herkese iyi yıllar, özellikle de Oğlak burcundan olanlara... Sevim Akçay/ANKARA Şairlere maaş bağlayın... Tanrı aklımızı-fikrimizi korusun! Şairler greve gitmeye karar vermiş, artık öyle “beleşe” şiir yazmaya- caklarmış, sanki silah zoruyla yaz- dırıyorlar! Sanki dergi yöneticileri de ayaklarına kapanıp yalvarıyor şairlere, “Aman bir şiir ver, yok- sa ne yaparız, ne yer, ne içeriz?” Şi- iri kimselerin umursamadığı bir ül- kede, böyle artistik numaralarla umursanacaklarını sanıyorlarsa, şi- iri bırakıp ““domates, biber, patlıcan”” satsınlar. Bir tek şairlere güveniyorduk, onlar da yıktılar dünyamızı. Bari resmen başvursun- lar da devlete, maaşa bağlansınlar,