20 Mart 1939 Tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 67

20 Mart 1939 tarihli Her Ay Dergisi Sayfa 67
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Felsefe, Ruhiyat ve İçtimaiyat 67 nüz deliller bize çok faydasız görünüyor ve bize hiç alâka ver- miyor. Metafizik bir görüş te, bir şiir veya bir tablo gibi ne is- bat, ne de cerh edebilir; felsefenizde bulunan deliller ona hiç bir şey ilâve etmiyor ve size ilham veren hakiki âmiller üstün- de bizi şaşırtıyor. İşte Husserl'in Fenomonoloji nazariyesi hakikatin düşün- cesini aramıyor, filozofa hakikati bu tarzda düşündüren âmili, yani düşüncenin hakikatini arıyor; sadece bu düşüncenin as- lındaki donne'lere itbar ediliyor. Artık filozof falan şey var, filan şey yok demiyecektir; ne ikrar, ne inkâr edecektir; şüphe de etmiyecektir; kendi fikirlerini sadece fikir olarak saklıya- cak, bir fikir hadisesi olarak âmillerile beraber anlamaya çalı- şacaktır, «Bir şeyler düşünüyorum» diyecek, fakat «Bu bir şey- ler vardır» demiyecek. Çünkü biz kendi iç âlemimize bakınca ne görüyoruz? Başı sonu olmıyan bir ruh hadiseleri silsilesi. Ölçülmesi kabil olmı- yan bir «dure&», bir devam. Düşünüyoruz. Ne düşünüyoruz? İşte her düşüncenin tayine mecbur olduğu şey budur, ki dü- şüncenin ne olduğunu da bu tayin edecektir. Felsefi düşünceyi âdeta psikolojik vâkıaya irca eden Hu- sserl, onu bir tefekkür aynasında kendi kendini seyreden bir müşahit rolüne tenzil ediyor; bu düşüncenin ihtirası ancak kendi vâkıasını idrakten öteye gçemez. Yine hakikat, hakikat- lerin hakikati sim siyahtır. Yine onu göremiyoruz. Hakikat sandığımız şeyler, hatta şu hakikat mefhumu bile sadece bir ruh hadisesinden ibaret kalıyor. Sistemlerindeki anarşi ile felsefenin bizzat filozoflara ver- diği bu itimatsızlık, asrımızda, pek çok fikir ve edebiyat adam- larına sirayet etmiştir. Muasır felsfe düşüncesinin tarihi âdeta bu itimatsözliğın tarihi, yani hakikat buhranının tarihidir. Bu itimatsızlık, düşünce ile (düşünce kelimesini hep pens&e karşılığı olarak alıyorum) düşünce ile realite arasında, sırf dü- şüncenin. mahiyetinden dolayı bir uzlaşma imkânı olmadığı kanaatine kadar ileri gitmiştir. Edebiyatçılar arasında bu ka- naatin en meşhur sahiplerinden birinin fikirlerinden de bazı iktibaslar yapacağım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: